Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan eksik ve ayıplı iş bedellerinin tahsili istemlerine ilişkin davalarda 5 ve 10 yıllık zamaanşımı sürelerinin ögörüldüğü- Eksik ifada zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu gerekçesiyle zamanaşımı def'inin reddine karar verilmiş olup, ayıplı iş bedeli yönünden zamanaşımı def'i tartışılmamış, hangi işlerin ayıplı ya da eksik iş olduğu üzerinde durulmamış olup, iskân ruhsatının alındığı 09.08.2001 tarihinde teslim yapıldığı ve davanın 26.02.2010 tarihinde açıldığı da gözetilerek, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesi için, öncelikle, tazminat konusu yapılan kalemler tek tek değerlendirilerek, bunların ayıplı iş mi, yoksa eksik iş mi, ayıplı işlerin ise gizli ayıp mı yoksa açık ayıp mı olduğunun belirlenmesi, bilirkişiden görüş alınarak, oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Kıdem tazminatı, yıllık izin, ücret ve ilave tediye alacaklarının belirlenebilir nitelikte olduğu ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri-
Davacı avukatların, gerek “müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi” gerektiğine ilişkin Avukatlık Kanununun 166. maddesine ve gerekse “müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” şeklindeki Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesine aykırı hareket ederek, müvekkilleri davalı adına yapmış oldukları bir kısım tahsilatları haksız olarak yedlerinde tuttukları, bu husustan müvekkillerini haberdar etmedikleri anlaşıldığından, davalı tarafından haklı olarak azledildiklerinin kabulü gerekeceği; mahkemece “haklı azlin” gerektirdiği sonuçlara göre bir inceleme ve değerlendirme yapılarak, azilden önce kesinleşen işler bakımından hesaplama yapılması için ek rapor alınması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davacıların sarfettiği emekleri, mesaisi ve üstlendikleri işleri getirdikleri durum nazara alınarak tüm dosyalar yönünden vekalet ücretine karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olacağı-
6352 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden önce yapılmış olan icra takiplerine eski Kanun'da yer alan %40 inkar tazminatının uygulanması gerekeceği, yeni kanundaki %20 inkar tazminatının ancak bu tarihten sonraki takiplere uygulanabileceği-
İmalat bedelinin tahsili istemi-
HMK’nın “taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26/1. maddesinde hâkimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği-Mahkemece, davacı alacağına dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulandığı; ne var ki davacının avans faizi uygulanmasını istediği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemi-
Kişisel hakka dayanan gerek yüklenici, gerek hakkını ondan yazılı olarak temellük eden halefi olan üçüncü kişi; hakkını arsa sahibine karşı ileri sürebilmesi için yüklenicinin sözleşme ile kendisine yüklenen edimini tam olarak yerine getirmesi gerektiği-Yaptığı sözleşme mahkeme kararı ile geriye etkili olarak feshedilen yüklenici ile ondan daire satın alan davalı üçüncü kişi arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu- HUMK. mad 79 uyarınca hiç kimsenin dava açmaya zorlamayacağı-
Bir bölgede halin gereklerine, tarafların durumlarına göre herhangi bir hukuki işlemin devamlı olarak senede bağlanmamasının adet haline gelmesi ve bu hususun zaman içinde herkesçe uyulmak suretiyle kararlı bir nitelik kazanmış bulunması ve aynı zamanda kamuoyu tarafından da belirtilen teamüle inanılmış olması halinde tanık dinlenebileceği- Mahkemece; işin niteliği tarafların durumu ve ilişkileri gözetilerek, aralarındaki adi ortaklığın devamlı surette senede bağlanmaması hakkında istikrarlı ve toplumca inanılmış bir adet olup olmadığının, Ticaret ve Ziraat Odası, Belediye gibi kuruluşlardan sorulması ve ondan sonra oluşturulacak uzman bilirkişi kurulunun da görüşü alınarak rapor içeriğine göre tanık dinlenip dinlenemeyeceğinin belirlenmesi gerektiği-
TBK’nun 589/2-1 maddesi uyarınca kefilin asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından sorumlu olduğundan ve kefilin sorumluluğunun asıl borçlu ile aynı miktarda olması gerektiğinden cezai şart konusunda kefil olan davalı hakkında asıl borçluya oranla daha fazla indirim yapılması doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.