-
“1998 Tasarısın”daki Gerekçe
“Madde 16- Yürürlükteki Kanunun 16 ncı maddesini karşılamaktadır.
Maddede ayırtım gücüne sahip oldukları halde küçük ya da kısıtlı olan kişilerin fiil ehliyetleri düzenlenmektedir. Kenar başlık terim birliğini sağlamak üzere “Ayırtım gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar” şeklinde değiştirilmiştir. Maddede kullanılan “kanuni mümessil” deyimi yerine daha güzel bir ifade tarzı olan ve dilimize yerleşmiş bulunan “yasal temsilci” deyimi kullanılmıştır. “İvazsız iktisap” yerine “karşılıksız kazanma”, “münhasıran şahsa merbut haklar” yerine de “kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar” deyimleri kullanılmıştır.”
-
«1999 Tasarısı»ndaki Gerekçe
‘Maddede ayırt etme gücüne sahip oldukları halde küçük ya da kısıtlı olan kişilerin fiil ehliyetleri düzenlenmektedir. Kenar başlık terim birliğini sağlamak üzere “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar” şeklinde değiştirilmiştir. Maddede kullanılan “kanuni mümessil” deyimi yerine daha güzel bir ifade tarzı olan ve dilimize yerleşmiş bulunan “yasal temsilci” deyimi kullanılmıştır. “İvazsız iktisap” yerine “karşılıksız kazanma”, “münhasıran şahsa merbut haklar” yerine de “kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar” deyimleri kullanılmıştır.’
-
“1984 Tasarısın”daki Gerekçe
‘Madde, yürürlükteki Kanunun 16. maddesini karşılamak- tadır. Yürürlükteki metin esas alınmakla beraber, bazı kişiye sıkı olarak bağlı hakların kullanılmasında kanuni temsilcilerin rızasının arandığı dikkate alınarak ikinci fıkranın başına “kanunda aksi öngörülmedikçe” ibareleri ilave edilmiştir.’:
“3. Ayırım gücüne sahip olan küçükler ve kısıtlılar
Madde 16- Ayırım gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, kanuni temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle yükümlülük altına giremezler.
Kanunda aksi öngörülmedikçe, karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı olarak bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.
Ayırım gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar haksız fiillerinden doğan zararlardan sorumludurlar.”
-
“1971 Tasarısı”ndaki Gerekçe
‘1) Terim ve ifade: Bu maddenin ifadesi sadeleştirilmiş, (tasarruf) teriminin özel bir manası olduğundan bu kelimenin yerine, aslında olduğu gibi (işlem) terimi konulmuştur. Öteki terimlerin gerekçeleri yukarıda, ilgili maddelerde belirtildiğinden, tekrarına lüzum görülmemiştir. Şimdiki metnin başındaki (mümeyyiz bulunan küçükler ile mahcurlar) deyimindeki (mümeyyiz bulunan) sıfatı sanki yalnız (küçükler) için konulmuş manzarasını gösterdiğinden bu pürüzü kaldırmak için tasarıda (sezgin olan küçük ve kısıtlılar) denilerek sezginlik sıfatının hem küçüklere, hem de kısıtlılara ait olduğu belirtilmiştir.
2) Biçim değişikliği: Bu madde aslında birbirinden ayrı üç fıkra halindedir ve doğrusu da budur. Yürürlükteki metinde ise, üç cümleden ibaret bir tek fıkra halindedir. Madde, aslına uygun olarak üç müstakil fıkra haline konulmuştur.
3) Hüküm değişikliği, yoktur. Maddede (ivaz) yerine konulmuş olan (karşılık) ve (iktisap) yerine konulmuş olan (edinim) terimleri doktrinde uzun zamandan beri yerleşmiş olan ve kullanıla gelen terimler olup bunların bu maddede kullanılması bir hüküm değişikliği niteliğinde değildir.’:
“3. Sezgin küçük ve kısıtlılar.
Madde 16- Sezgin olan küçük ve kısıtlılar kanuni temsilcilerinin onamı olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.
Karşılıksız edinimde ve kişiye sıkı olarak bağlı haklarını kullanmada bu onam gerekli değildir."