Dava dilekçesine 2 adet masraf tespit kararı eklemiş olup mahkemece, hangi masraf tespit kararının tenfizine karar verildiği açıklanmadan infazda tereddüt doğuracak şekilde yargılama masraf tespit "kararının" tenfizine şeklinde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Davacı tarafça yabancı mahkemenin asıl kararı ile birlikte masraf tespit kararının da tenfizi talep edilmiş, mahkemece dava kabul edilmekle birlikte yalnızca asıl kararın tenfizine dair hüküm kurulmuş olduğundan, davacı vekilinin talebi üzerine tavzih kararı verilerek kararın arkasına masraf kararının da tenfizine dair şerh düşülmüş,  asıl karar ve tavzih kararını davalı vekili temyiz etmiş, Yargıtayca, asıl karar onanmış, tavzih kararı ise  tavzihle davalıya yüklenen borcun genişletilemeyeceği gibi tavzih usulüne de uyulmadığı gerekçesiyle davalı yararına bozulmuş olup, bu durumda, mahkemece bozma öncesi hakkında hüküm kurulmayan masraf tespit kararı hakkında bozma sonrası tenfiz hükmü kurması yerinde görülmediğinden kararın davalı yararına bozulması gerektiği-
Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-
  • kayıt gösteriliyor