Davacının alacağın tamamının ödenmiş olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-SGK kayıtlarından davalı 3. kişinin  daha önce davalı borçlunun yanında çalıştığı, buna göre İİK 280/1 maddesi gereğince, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu, davacının davayı açmakta haklı olmakla, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmasının doğru olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi'nin karar başlığında dahili davalı olarak yazılması gerekirken, ihbar olunan olarak gösterilmesinin mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak görülmesine göre usul ve kanuna uygun olduğu ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı- Her iki taşınmazın aynı tarihte davalı şirkete satılmış olması, taşınmazların satış değeri ile tespit edilen gerçek değeri arasında misli aşan bir fark bulunması, davalı borçlu temsilcisinin cevap dilekçesindeki beyanları ikrarı, ticaret sicil müdürlüğünden gelen yazıda şirket ortağı ve yetkilisi olan kişinin göreve başlama tarihinin 19.08.2013 olduğu, bunun cevap dilekçesindeki ikrarlar ile örtüştüğü, davalı şirket ile davalı borçlu ilişkisi dikkate alınarak davaya konu tasarrufun davacı alacaklıdan mal kaçırma kastına dayandığı sonucuna varıldığından tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği-
TBK 19 uyarınca muvazaa iddiasına dayalı olarak dava açılabilmesi için davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmasa da davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olması için diğer dava koşullarının yanında davacının davalı borçludan alacaklı olması gerektiği- Zimmet suçu nedeniyle oluşan zararın dava veya takip yoluyla haksız fiil faillerinden talep edilmesi, bu talebin karşılanmaması halinde haksız fiilden kaynaklanan alacağın tazminine yönelik TBK 19 uyarınca muvazaa iddiasına dayalı davanın açılması gerektiğinden, bundan önce davacının, sadece ceza yargılaması nedeniyle mahkum olan davalının taşınmaz ve araçları elinden çıkardığından bahisle dava açmasında hukuki yarar bulunmadığı-
Davalı borçlu şirket ile davalı 3.kişi şirketin aynı ticari alanda faaliyet gösterdikleri, 23.05.2011 tarihinde 2 adet, 24.05.2011 tarihinde 5 adet taşınmazın davalı borçlu şirket tarafından davalı 3.kişi şirkete devredildiği anlaşıldığından dava konusu tasarrufların; İİK’nın 280/son maddesi gereğince, ticari işletmenin mühim bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının mahkemece tartışılmadan hüküm verilmesinin isabetli görülmediği-
Davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve  borçlu hakkında alınmış kesin veya  geçici  aciz belgesinin (İİK'nin 277 md) bulunması gerektiği ve ön koşulların bulunması halinde ise İİK'nin 278., 279. ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının  bulunup  bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan 4. kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada 3. kişinin, dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği- İİK 282 madde kapsamında borçlu ile lehine tasarrufta bulunan davalı arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Eldeki somut olayda, davalı borçlu ile haklarındaki dava kabul edilen 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan; mahkemece, zaten alacağın tahsili için açılan davada borçlunun mükerrer borç ödeme külfeti yüklenerek tazminattan sorumlu tutulmaması doğru ise de, hakkındaki davanın kabulü ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden davalıların müşterek müteselsil sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, hem davalı 3.kişi S. A.'ın dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle, hem de davalı 4.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle davacının icra dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak sorumlu tutulması (tahsilde tekerrür olmamak üzere) yönünde karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde, yalnızca davalı 4.kişi şirket aleyhine bedele hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği, bu yasal nedenle iptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği, bu hususun, dava şartı olup, hâkim görevi gereği yargılamanın her aşamasında doğrudan gözetmek zorunda olduğu-
Davalılardan dördüncü kişi S. B. ve beşinci kişi V.D.yönünden (İİK. 282. maddesi hükmüne göre kötü niyetli üçüncü kişi) İİK. 278/3-2 maddesinin uygulama yeri bulunmadığı- Dördüncü ve beşinci kişi konumundaki kararı temyiz eden davalılar S. B. ve V.D. yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark davanın kabulü için yeterli olmayıp kötü niyetlerinin ispatlanmış olması gerekir. Bunun dışında taşınmazın birbirine yakın tarihlerde devredilmesi de davalı S. B. ve V.D'nin kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinden ve bu davalıların davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğu da ispatlanamadığından davanın dördüncü ve beşinci kişi konumundaki S. B. ve V.D. yönünden reddi ile İİK'nun 283. maddesi gereğince davalı üçüncü kişi F.B.' nin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında tazminatla (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerekeceği-