Başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhtesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaşma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla zilyetliği tespit davası açmaları halinde hukuki yararın var olduğunun kabul edilmesi gerektiği-Mahkemece, muhdesatın ne zaman kim tarafından meydana getirildiğinin belirlenmesine çalışılması gerektiği-
1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu tarihte açılan davada, uyuşmazlığın TMK'nun 683. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerektiğinden 6100 sayılı HMK'nun 4/c (1086 sayılı HUMK.nun 8/II-3.) bendine göre Sulh Mahkemelerinin değerine bakılmaksızın görevli bulunduğu söylenemeyeceği-
Zilyetliğin, tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Zilyedin eşyayı kendi fiili hakimiyetinde bulundurma, ondan ekonomik bakımından faydalanma yetkisine sahip olduğu bu durumun doğal bir sonucu olarak eşyadan ekonomik olarak faydalanmasının engellenmesi halinde oluşan zararın müdahalede bulunanlardan karşılanmasını talep edebileceği-
Zilyetlik hukuken korunan eylemli bir durum olduğuna göre, bu durumun bir hakka dayanıp dayanmamasının önemli olmadığı, zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından birisinin de, fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemek olduğu, burada kişilerin kendi haklarını kanun yolları dışında bizzat almaya kalkışmalarından doğacak sakıncalar bu suretle önlenmek istenildiği, zilyetlik davalarının en belirgin özelliğinin, davada hakkın tartışma konusu olmaması, öte yandan davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut ya da mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışı olduğu-
1.10.1966 tarihli Kararname ve bu kararnamenin uygulama şeklini gösteren yönetmelik hükümleri uyarınca Suriye uyruklu kişilere ait taşınmazlara Hazinece el konulduğu, bu şahıslar tarafından yapılan her türlü satış, bağış ve benzer tasarrufi işlemlerin geçersiz olduğu, böyle bir yerin olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile de kazanılamayacağı-
Gerçek kişiler üzerindeki sicil kaydının kanun hükümleri uyarınca kütükten terkin edilmiş olması yasal bir zorunluluk olup terkinden kaynaklanan karar nedeniyle istenilecek tazminatın sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilmesinin maddi bir hata olduğu-
Dava konusu taşınmaz orman sayılan yerlerden ise de; Orman Genel Müdürlüğü ve Hazine davada taraf olma­dığından, mahkemece de ormanı işgal nedeniyle suç duyu­rusunda bulunulduğundan, salt zilyetliğin korunması isteğine ilişkin davada bu yön üzerinde durulmaması ve üstün hak sahibinin davasının kabulünde kanuna aykırılık bulunmadığı-
Zilyet, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayandığında davanın, hak davası niteliği kazandığı, bu takdirde mahkemenin görevinin yalnız zilyetliğin korunması davasından farklı olarak, dava olunan şeyin değerine göre belirleneceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor