TBK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada davacı dava dilekçesinde sonraki satış yapılan kişilerin belirlenemediğini, belirlenmesi halinde davaya dahil edileceğini belirtmiş olup, mahkemece dava konusu araçları satın alanların son malike kadar isimleri belirlenmiş olarak, davacıya dava dahili sağlanması için süre verilmesi ve taraf teşekkülü sağlandıktan sonra tüm kayıt malikleri yönünden TBK'nun 19. maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak var olduğunun saptanması halinde davanın kabulüne, tümü yönünden muvazaanın varlığının ispatlanmaması halinde dava bedele dönüşmeyeceğinden reddine karar verilmesi gerektiği- Pakalı araç hurdaya ayrılmadan önce satılmış olup, hurda demir olarak ekonomik bir değer ifade ettiğinden salt hurdaya ayrılmış olması gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi de isabetsiz olduğu-
Mirasbırakanın temliki bağış suretiyle ve gerçek iradesine uygun şekilde yaptığı gözetilerek muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal tescil isteğinin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- Mirasbırakanın davalı çocukları tarafından bakılması karşısında minnet duygusuyla temlikin yapıldığı, mirasbırakanın terekesinde başkaca taşınmazların da bulunduğu, tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde temlikin saklı payları ihlal kastıyla yapıldığının kanıtlanamadığı gözetilerek tenkis isteğine yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mirasçılar tarafından ileri sürülen bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasının dinlenmeyeceği, bu hakkın bakım alacaklısına ait olduğu- Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ivazlı akitlerden olduğundan, tenkise tabii olmadığı-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı, bunun mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerektiği- Mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçıdan mal kaçırma olmadığı, kendisine özenle bakan oğlu davalıya minnet duyguları ile çekişmeli taşınmazları temlik ettiği, temlikin, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği anlaşıldığından, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Bakım alacaklısının, bakım borçlusunun ölümü nedeniyle sözleşmeyi bozması (feshetmesi) halinde bakım borçlusuna verdiği malı aynen mirasçılardan geri isteyemeyeceği, sadece borçlunun iflası halinde iflas masasından isteyebileceği miktara eşit olarak borçlunun mirasçılarından tazminat isteyebileceği-Ölünceye kadar bakım akdinin feshi ile ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin davada, bakım borçlusunun davalı dışındaki mirasçılarının davaya katılımlarının sağlanması gerektiği-
Mirasbırakanın 5 taşınmazının tamamı ile bir taşınmazdakii ½ payını dava dışı bir kişiye, adı geçenin de eşit paylarla davalılara satış suretiyle devrettiği, murisin çekişme konusu diğer taşınmazı 09.05.2005 tarihinde dava dışı bir başka kişiye onun da davalıya sattığı, davalıların ½ oranda paydaş oldukları bir başkta taşınmazın ise dava dışı kişilerden temellük ettikleri, mirasbırakadan geriye davacı kızları ve davalı oğulları ile ondan sonra ölen eşinin ilk eşinden olan dava dışı üç çocuğunun kaldığı anlaşılmakla, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenerek taşınmaz temlikleri bakımından davanın kabulüne, davalıların ½ oranda paydaş oldukları dava dışı kişilerden temellük ettikleri taşınmaz yönünden ise 01.04.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilerek bu parsel bakımından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu- "İradenin bölünmezliği" ilkesi dikkate alındığında ve deliller birlikte değerlendirildiğinde ... sayılı parselin 1/2 payının devrinin de muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği- Dava dışı ...'ya temlik edilip adı geçenin de davalıya aktardığı taşınmazın ilk ele temlikinin gerçek satış olduğu, bu nedenle bu taşınmaz yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muuvazaa iddiasına dayalı davalarda, mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi gerektiği- Davalıların evlilik tarihi ile mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazları temlik tarihinin aynı olduğu, tapu kayıtlarına göre mirasbırakan adına kayıtlı başkaca pek çok taşınmazın bulunduğu, mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin kızından mal kaçırmak olmadığı, tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere davalı oğlu ile davalı gelininin evliliği sırasında adetleri gereği altın ve ev yeri karşılığı hediye olarak verildiği, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Islah sureti ile başlangıçta dava konusu edilmeyen murisin yaptığı temlikin dava konusu haline getirilemeyeceği-
Davalı’ya yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı saptandığından davanın bu nedenle reddi gerektiği- Usul hukukumuzda davaya dahil diye bir müessese bulunmadığı, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği ve hakkında hüküm kurulamayacağı- HMK. mad. 65 uyarınca, açılan bir davaya dava konusu edilen şey hakkında tarafların dışında hak iddia edilerek o şeyin kendisine ait olduğunu ileri süren ve harcını yatırmak suretiyle davaya dahil olan kimsenin hukuki durumunun asli müdahillik olduğu- Asli müdahaledede dava edilen müddeabihin esas olduğu ve müddeabihin dışına çıkılarak dava konusu edilmeyen hususta hak talebinde bulunulamayacağı- Davacının miras payına yönelik açtığı davada, asli müdahillerin kendi paylarına yönelik taleplerinin kabul görmeyeceği- Ölü kişi adına tescile kararı verilemeyeceği-
Mahkemece aradan 41 yıl geçtikten sonra muvazaa iddiası ile dava açılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ise de, muris muvazaası iddiası ile açılan iptal ve tescil/tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği-