Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmeyeceği, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesinin, kural olarak yeterli olduğu- Davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde belirsiz ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise belirsiz alacak davasındaki taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği; davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu halde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının davasını, yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre görevsiz yargı yerinde açması halinde "yargı yolu bakımından görevsizliğe" dair verilecek kararla birlikte; vekalet ücreti yönünden de hüküm kurulması gerektiği-
PTT gişesine gelerek kendisini hak sahibi gibi tanıtıp, bu şahsa ödeme yapan PTT görevlisine yönelik PTT'nin açtığı rücu davasında, olayın meydana geliş şekli, iş yoğunluğu, işyerinde güvenlik kamerasının bulunmaması gibi sebeplerle zarar miktarından uygun miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği-
HMK. mad. 334'de öngörülen şartları taşıdığı anlaşılan davalının adli yardım talebinin kabulü gerektiği- Davacı idarece düzenlenen kati hasar tespit raporunda ödetmeye esas olan miktar talep edilenden farklı belirlenmiş olup, mahkemece davalının er olarak görevli iken resmi plakalı araç ile askeri üs içerisinde kaza yaparak Hazine zararına sebep olduğu zarar kapsamının belirlenmesi yönünde bilirkişi raporu alınması gerektiği- Askerlik görevi sırasında kusuru ile zarara yol açmış olan davalının hakkaniyet gereği sorumlu olduğu tazminattan indirim yapılması gerektiği-
Tespit giderinin müddabihe dahil edilerek maddi tazminata karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının açık muvafakati dışında taksit imkanı bulunmadığından, hüküm altına alınan tazminatın 48 taksit ile ödenmesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İş Kanunu'nun 73.maddesinin öngördüğü koşulları ve niteliğine göre bu işyerinde uygulanması gereken önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri alıp hangilerini almadığı,alınan önlemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususları ayrıntılı biçimde irdeleyerek kusurun aidiyetini ve oranını hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptamadığı anlaşılan bilirkişi raporuna dayalı karar verilemeyeceği-
Haksız eylem sebebiyle oluşan zarar olay gününde gerçekleşmiş olduğundan, davalının sorumlu tutulacağı tazminat tutarının da olay günündeki verilere göre belirlenmesi gerektiği- 2330 s. K. mad. 3'te yaralanan görevliye ödenecek tazminatın karar günündeki en yüksek devlet memuru aylığı esas alınarak hesaplanacağı belirtilmekte ise de, buna göre hesaplanıp ödenen nakdi tazminatın tamamı davalıya rücu edilemeyeceği- Davacı idarenin, davalıdan kaynaklanmayan sebeplerle daha geç nakdi tazminat ödemesi, bu yüzden artan tazminat tutarından davalının sorumlu tutulmasını gerektirmediği- Ceza mahkemesinin kesinleşen kararına göre, dava dışı polis memurunu davalının yaraladığı, davacı, davalının eylemi sebebiyle tazminat ödediğinden, diğer davalı hakkındaki davanın tümden reddinin gerektiği-
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebileceği, üçüncü kişinin, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumlu olacağı, öte yandan sigortalının kesinleşen meslekte kazanma gücü kaybı oranı belirlenmeden hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Tarafların müşterek çocuklarının üç kez ameliyat olmasına rağmen davalı (koca)'nın bununla ilgilenmediği, aralarında çıkan bir tartışma sırasında da kadının sığındığı odanın kapısını kırmak suretiyle kadın üzerinde ciddi bir korku yarattığı anlaşıldığından bu olayların davacı (kadın)'ın kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği açık olup tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK md. 4, TBK 50,51,52,58) dikkate alınarak davacı (kadın) yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-