Alıcı, tapuda yazılı ipotek bedelinin bakiyesinden mi, yoksa taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden belirlenen tutarın ödenmeyen kısmından mı sorumludur?  Satıcı lehine kanuni ipotek tesis edilerek taşınmazın satış bedelinden ödenmeyen bakiye alacağın teminat altına alınması hâlinde, taşınmazı satın alan davalıların sorumlu olduğu bedelin resmî akit tablosunda gösterilen miktar ile sınırlı olmadığı, sorumlu olunan bedelin, hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden hesaplanan bedelden daha önce ödenen kısmın oranlama yöntemiyle mahsubu sonucu tespit edilecek tutar olduğu- Öncelikle taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin saptanması, satış akdi yapıldığında belirlenen toplam satış bedelinden ödenmeyen kısmın yüzdelik (%) nispette oranının tespit edilmesi ve taşınmazın rayiç değeri ile satış bedelinin ödenmeyen kısmı oranlanarak bulunacak bedel üzerinden karar verilmesi gerektiği- "Uyuşmazlığa konu ipoteğin ödenmeyen satış bedeli için konulan kanuni ipotek olduğu, bu ipoteğin satış bedelini temin için konulacağının kanun maddesinde açıkça belirtilmesi nedeniyle ipoteğin teminat teşkil edeceği miktarın asıl alacak yönünden 10.000,00 TL ile sınırlı olduğu, taşınmazın rayiç değerini istemeyi ya da ipotek bedelini dava tarihine uyarlamayı gerektiren bir hüküm bulunmadığı ve yargısal yorum yoluyla bunun yapılamayacağı, direnme kararında taşınmazın rayiç değerinin istenemeyeceğine ve ipoteğe konu alacak miktarının istenebileceğine dair yapılan tespitin yerinde olduğu, ancak akit tablosunda ipoteğe konu borcun 25.05.1999 tarihinde ödeneceği kararlaştırıldığından alacaklının bu tarihten itibaren temerrüt faizi de isteyebileceği, bu tarihten itibaren temerrüt faizi istemeyen davacının taşınmazın rayiç değerini talep ederek daha çok alacak istediğini ve "çoğun içinde az da vardır' kuralı gereğince 10.000,00 TL alacak için 25.05.1999 tarihinden itibaren temerrüt faizinin de istendiği kabul edilerek ve işlemiş faize de harçlandırılan değer kapsamında hükmedilebileceği gözetilerek karar verilmesi gerekirken sadece dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle 10.000,00 TL alacağa hükmedilmesinin doğru olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Taşeron tarafından arsa sahibine karşı açılan davanın, geçici şerh talepli dava olmadığı arsa sahibi hakkında 26.12.2008 tarihinde ihtiyatî tedbir niteliğinde geçici kanuni ipotek şerhi tesisine karar verilmiş, uyuşmazlığa konu bu davada ise davacı, söz konusu tedbir nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın tahsilini talep ettiğinden yüklenici, taşeron ve arsa sahibi arasındaki sözleşmeler ile haksız ihtiyatî tedbirin şartları da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dosyada verilen kararın gerekçe kısmında, her ne kadar yargılama sırasında konulan geçici şerhin kesin şerhe dönüşeceğinden hüküm kısmında ayrıca bu hususa değinmeye gerek olmadığı belirtilmiş ise de, mahkemece hüküm kısmında kanuni ipotek talebi ile ilgili olarak karar verilmediği, bu nedenle kesin hükmün şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde görülerek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın esası yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ile dosyada yüklenici aleyhine hükmedilen bedel ile tedbire konu olan ve satışı yapılan taşınmazların değerinin aynı olduğu, davacının zararını ispatlayamadığı, tazminat talep etme şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşlerin Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Şikayete konu taşınmazda bulunan ipoteğin, TMK 893/1 gereğince satıştan doğan alacak için satılan taşınmaz üzerinde kurulan kanuni ipotek olduğu anlaşıldığından, mahkemece şikayetin İİK 82/2-1 gereğince reddi gerektiği-
Mahkemece, ipotek bedelinin dava tarihin ulaştığı miktarın davacı tarafça depo edildiği gerekçesiyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmişse de, dava konusu taşınmazda karz ipoteği veya üst sınır ipoteği dışında Türk Medeni Kanunu'nun 893. maddesinde tanımlanan kanuni ipotek tesis edilerek taşınmazın ödenmeyen satış bedeli teminat altına alındığından, öncelikle taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin keşfen saptanması, kısmen ödenen miktar var ise oranlanmak suretiyle rayiç değerden indirilmesi, bedel hiç ödenmemişse belirlenen ipotek bedelinin tamamının depo edilmesi için davacıya uygun bir süre verilmesi gerekeceği, davacı, verilen uygun süre içerisinde bedeli depo ettiği takdirde ipoteğin fekkine, aksi halde davanın reddine dair karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, borçtan sorumlu olan davalı aleyhine dava açarak alacağını ilâma bağlatmadığı, ancak davalı .............. tarihli dilekçesi ile davacının ................ TL tutarındaki alacağını kabul ettiğini istinaf aşamasında mahkemeye bildirdiği, ancak mahkemece sözü edilen dilekçenin değerlendirilemediği, davalı yüklenicinin bu beyanının TMK’nın 895. maddesi gereğince kabul mahiyetinde olduğu, kabulün niteliği ve doğurduğu etki dikkate alındığında her aşamada değerlendirilmesi gereken bir beyan olduğu, o halde mahkemece yapılacak işin; dava konusu somut olayda TMK’nun 893. ve devamı maddelerindeki şartların oluşup oluşmadığını davalının ............... tarihli dilekçesi ve taşınmazların malik durumu değerlendirilerek bir karar vermekten ibaret olması gerekeceği-
Somut olayda mahkemece, davacının davalı aleyhine dava açarak alacağını ilama bağlatmadığı, alacağının da davalı tarafından kabul edilmediğinden ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de davalı şirket yetkilisince dosyaya ibraz edilen dilekçeyle, alacağın varlığı kabul edilmiş olduğundan, davanın bu kabul doğrultusunda ve yapı ipoteğinin diğer hukuki şartları da araştırılarak yapı alacaklısı ipoteğinin yasal koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenip değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı taraf, davalının konkordato ilan edeceği veya iflas isteyeceği konusunda söylentilerin olduğunu, davada alacağın güvence altına alınmaması halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde imkansız hale gelebileceğini, halen delillerin toplanması ve bilirkişi raporu alınması aşamasına gelinmediğini, acil olarak geçici koruma tedbirine ihtiyaç bulunduğunu belirterek, tapu kayıtları üzerine müflis Limited Şirketi lehine süresiz olarak geçici kanuni ipotek hakkının tesciline karar verilmesini talep etmiş olup davacı tarafın geçici tescil talebinin niteliği itibariyle geçici hukuki korumalardan ihtiyati tedbir niteliğinde olduğu ve davada henüz delillerin yeterince toplanmadığı, yaklaşık ispatın temin edilemediği anlaşıldığından ve mahkemece her zaman toplanan delillerin değerlendirilip HMK'nın 389 ve devamı maddelerindeki şartlar göz önüne alınarak geçici şerh talebi hususunda bir karar verilebileceğinden talebin bu aşamada reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
634 s. K. mad. 22/2 uyarınca, ipotek hakkının, bu borcun kaynağı olan bağımsız bölümün satılması üzerine tanınan bir hak olduğu- 634 s. K. mad. 22/3 uyarınca, öncelik hakkının da bu fıkra ile bağlantılı olarak borcun doğumuna sebep olan taşınmaz ile ilgili bir hak olduğu- Talep edilen alacak bedelinin paylaşıma konu taşınmazla ilgili olmaması halinde, anılan maddenin uygulanamayacağı-
İpoteğin fekki istemine ilişkin davada, ipotek akdinde sadece tek bir kredi borcu belirtilmediğinden, bilirkişi incelemesi yaptırılarak ipotek kapsamına giren borç bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği-
Davacının kiracıyla eser sözleşmesi olup malikle herhangi bir sözleşmesel ilişkisi bulunmayıp sadece malik veya yükleniciden alacaklı olan alt yüklenicilerin ipotek tescil hakları bulunduğundan davacı; alt yüklenici olmayıp iş sahibi kiracıdan alacaklı yüklenici durumunda olmakla malike karşı kanuni ipotek alacaklısı sıfatı bulunmadığından davacının malike karşı olan ipotek hakkı tescili isteminin reddi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor