Devlet ve ona bağlı kurumlarda bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan her işçi ilave tediyeye hak kazanacağı, bağlı kuruluşun özel hukuk hükümlerine tabî olmasının sonucu etki etmeyeceği, sermayesinin % 50’sinin kamu kurumuna ait olması yeterli olduğu- Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı çalışanlarına yapılan ikramiye ödemesinin ilave tediye niteliğinde olduğu- Devlet tarafından kanun ve kanunun verdiği yetki ile idari işlemle kurulan, kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ile bunlara bağlı kuruluşlarda iş sözleşmesi ile çalışanların ilave tediye alacağına hak kazanacağı- Gelirlerinin %50'sinden fazlası kamu kurumuna ait olan, kamu kurumu şeklinde örgütlenen vakfın 6772 sayılı Kanun kapsamında olduğu-
Vakfın 2004 ila 2008 yılları arasındaki vakıf mütevelli heyet tarafından vakfa verilen zararın tahsili istemi-
Vakfın 2004 ila 2008 yılları arasındaki vakıf mütevelli heyet tarafından vakfa verilen zararın tahsili istemi-
Mülhak vakfın mütevelliliğini yapan davalının 01.01.2005-09.02.2006 tarihleri arası vakıf hesaplarında yapılan denetim sonucu tespit edilen açığın tahsili istemi-
Dava konusu taşınmazın vakıf malı olduğu kabul edildiğine göre, TMK.’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulan ve mülhak veya mazbut vakıf niteliğinde bulunan vakıf yönünden 2762 sayılı Eski Vakıflar Kanununun 40 ve 5737 sayılı Yeni Vakıflar Kanununun 76.maddesi gereğince ilgisi nedeniyle davanın öncelikle Vakıflar Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde delillerini sunmaları konusunda süre ve imkân tanınması, ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Bu bakımdan öncelikle taraf teşkilinin sağlanması zorunludur. Öte yandan bir taşınmazın vakfiyenin genel sınırları içerisinde kalması dava konusu taşınmazın vakıf malı olduğunu göstermez(1.Hukuk Dairesi 03.07.2000 tarih 2000/8702-8953 sayılı kararı.) Aynı zamanda vakfedilen mallar arasında çekişmeli taşınmaz malın bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gerekmektedir. Bu eksiklikler giderilmeden kurulan kararın hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Dava tarihinde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanununun 111/2. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 22. maddesinin birinci fıkrasında, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bütün vakıfların safi gelirinin %5'ini teftiş ve denetleme giderlerine katılma payı olarak alacağı, dördüncü fıkrasında ise vakfın safi gelirinin, gelirin elde edilmesi için yapılan giderlerin düşülmesinden sonra kalan miktar olduğu belirtildikten sonra, altıncı fıkrasında da vakıf idare organlarının her yılın teftiş ve denetleme giderlerine katılma paylarını Mart ayı sonuna kadar (herhangi bir ikaza gerek olmadan ve temerrüde düşmeyi beklemeden) Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ödemek zorunda olduklarının hükme bağlandığı, davalı Vakfa ait senedin 12. maddesinde vakfın gelir kaynaklarının gösterildiği, (a) fıkrasında İş Bankası tarafından tespit edilecek yardımın bunlar arasında sayıldığı-
4721 sayılı MK’nun 111. maddesi ve anılan kanunun uygulanmasına ilişkin esasları düzenleyen Vakıflar Hakkındaki Tüzüğün 22. maddesine aykırı olarak verilen, Başbakanlık Sosyal yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fon Kurulu kararlarının uygulanma olanağı bulunamayacağı–
Ödemediği teftiş ve denetleme giderlerine katılma payı nedeniyle alacaklı Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce açıkça ihbar veya ihtar edilmek suretiyle mütemerrit duruma düşürülmeyen vakfın dava tarihinden itibaren hesaplanan faiz ile sorumlu olacağı–
Vakıfların, teftiş ve denetleme giderlerine katılım payının 10 mil-yon TL. ile sınırlandırılmış olduğu, 1992’den itibaren DİE tarafından yayınlanan TEFE oranında artırımlar yapılarak katılım payı miktarının saptanması gerekeceği–
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor