Velayeti davacı-davalı anneye bırakılan müşterek çocuk ile davalı-davacı baba arasında kişisel ilişkiye dair bir düzenleme yapılmamış olmasının isabetsiz olduğu-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda, eşinin menopoza girmesi sebebiyle yaşadığı sıkıntılara karşı yeterli duyarlılık ve sabrı göstermeyen, eşini haksız bir şekilde iffetsizlikle suçlayan ve ona hakaret eden davalı-davacı koca karşısında; " eşini sevmediğini, ona karılık yapmayacağını" söyleyen davacı-davalı kadının da aynı oranda kusurlu kabul edilmesi gerektiği-
Davalı-davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu- Çocukla ana-baba arasında kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yararları ön planda tutulacağından, davacı-davalı baba ile küçük arasında yatıya da kalacak şekilde daha uygun süreli kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesinin gerektiği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu-
Kadının çalıştığı, sürekli ve yeterli bir gelirinin bulunduğu ve TMK. mad. 175 koşulların gerçekleşmediği sabit olduğundan, kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
İlk kararın yoksulluk nafakası talebinin reddine ilişkin bölümünün bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olmasına ve bu nedenle bozma sonrasındaki ikinci kararla davacı-karşı davalı kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilemeyeceği halde, yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Toplanan delillerden davacı kadının memur emeklisi olduğu ve emekli maaşı aldığı, maliki olduğu bir çok taşınmazdan kira geliri elde ettiği gibi birçok şirkette de ortaklığının bulunduğu, boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından, yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalının eşine sürekli şiddet uygulayıp hakaret ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacının da güven sarsıcı davranışlarının olduğu, bu nedenle davalı kocanın, davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı yararına maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacı-davalı kocanın kadına karşı eylemleri sebebiyle kusurlu olduğu kabul edildiğine göre davalı-davacı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu- Davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında hüküm kurulmamasının isabetsiz olduğu--
Davalının eşine fiziksel şiddet uygulayıp, hakaret ettiği, gece uygunsuz vakitlerde konutu terk etmeyi alışkanlık haline getirdiği, davacı kocanın da eşini istemediği anlaşıldığından, davalının davacıya oranla daha fazla kusurlu olduğu, bu nedenle davacı yararına uygun miktarda manevi tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-