Aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebin (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmesi (objektif dava birleşmesi) durumunda temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamlarının esas alınması gerektiği-"Dava, maddi ve manevi tazminat istemini içerdiğinden, davaların yığılması söz konusu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen HMK 46 vd. gereğince, dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almadığı- Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tâbi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılmasının olanaklı görülmediği- Davacı aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalı Hazineye karşı olan birden fazla talebini (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirdiğinden (objektif dava birleşmesi), taleplerin her biri ayrı dava olmakla birlikte, tek bir eylemden kaynaklandığından ve görünüşte tek bir hüküm bulunduğundan temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamının esas alınması gerektiği- "Davanın maddi ve manevi tazminat istemini içerdiği, her iki istemin davaların yığılmasına konu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Terditli olarak açılan davalarda, arabuluculuk dava şartının ilk talebe göre değerlendirilmesi gerektiği- Tapu iptal ve tescil bu olmadığı taktide tazminata karar verilmesi istenilen davanın arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı-
Taşeron tarafından arsa sahibine karşı açılan davanın, geçici şerh talepli dava olmadığı arsa sahibi hakkında 26.12.2008 tarihinde ihtiyatî tedbir niteliğinde geçici kanuni ipotek şerhi tesisine karar verilmiş, uyuşmazlığa konu bu davada ise davacı, söz konusu tedbir nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın tahsilini talep ettiğinden yüklenici, taşeron ve arsa sahibi arasındaki sözleşmeler ile haksız ihtiyatî tedbirin şartları da değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dosyada verilen kararın gerekçe kısmında, her ne kadar yargılama sırasında konulan geçici şerhin kesin şerhe dönüşeceğinden hüküm kısmında ayrıca bu hususa değinmeye gerek olmadığı belirtilmiş ise de, mahkemece hüküm kısmında kanuni ipotek talebi ile ilgili olarak karar verilmediği, bu nedenle kesin hükmün şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde görülerek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın esası yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ile dosyada yüklenici aleyhine hükmedilen bedel ile tedbire konu olan ve satışı yapılan taşınmazların değerinin aynı olduğu, davacının zararını ispatlayamadığı, tazminat talep etme şartlarının oluşmadığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşlerin Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Asıl ve birleştirilen davada davacılar bakımından ihtiyari dava arkadaşlığı, yargılamada ölen davacıların mirasçıları açısından mecburi dava arkadaşlığı olduğu, diğer yandan davacılar tarafından hüküm altına alınması istenen talepler dikkate alındığında; tapu iptali ve tescil, tenkis, tazminat taleplerinin terditli talep niteliğinde olduğu, terditli taleplerde netice itibariyle tek bir talebin bulunduğu, her talep bakımından ayrı dava olarak kabul edilemeyeceği, ne var ki ecrimisil talebi yönünden, tapu iptali ve tescil talebi kabul edilmesi halinde ecrimisile de hükmedileceği nazara alındığında bu talep bakımından terditli talepten söz edilemeyeceği ayrı bir talep söz konusu olup davaların yığılması söz konusu olduğu açıktır. Usuli kazanılmış hak ilkesi de gözetilerek ihtiyari dava arkadaşlarının her birinin miras paylarına karşılık istemiş olduğu dava değeri bulunarak terditli talepler bakımından tek vakelet ücretine, ecrimisil talebi yönünden de ayrı bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir.
Bölge adliye mahkemesince yapılması gerekenin; ilk derece mahkemesinin .......... tarihli "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl eden" davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu sayıldığı ilk kararını, yine tarafların ilk istinaf dilekçelerinde belirttikleri istinaf sebepleri ile sınırlı olarak esastan incelemek, bu inceleme yapılırken; boşanma hükmü, velâyet ve kişisel ilişki düzenlemelerinin istinaf edilmeyerek, nafakalar ve ziynet alacağı davası hakkında verilen hükümlerin ise temyiz edilmeyerek kesinleştikleri gözetilerek bu konularda yeniden hüküm kurmamak, ilk derece mahkemesinin .......... tarihli ikinci ve ........... tarihli üçüncü kararlarının, kesinleşmeyen "Kusur belirlemesi ve tazminatlar" yönünden usûl ve kanuna aykırı oldukları da dikkate alınarak, neticeten davalı erkeğe kusur olarak yüklenen "Sadâkat yükümlülüğünü ihlâl" eyleminin dosya kapsamı itibariyle sabit olup olmadığını tespit etmek ve buna göre davacı kadının tazminat talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan tazminat istemlerine ilişkin davalar arabuluculuğa tabi olduğu ancak tasarım hakkına tecavüzün tespiti ve menine, haksız rekabete ilişkin davalar, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan bir alacak ya da tazminat davası olmadığı- Arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan tazminat davası da arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağından, tefrik işleminin de hatalı olduğu-
Dava, haksız rekabetin tespiti, men'i, ref'i ve maddi tazminat istemine ilişkin olup; davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği- 
Davacının birden fazla talebini aynı dava dilekçesiyle belirsiz alacak davası açarak ileri sürdüğü şüphesiz olup, her ne kadar yargılama safhasında ibraz edilen dilekçeyle izin alacağının kısmî dava olarak ıslah edildiği beyan edilmiş ise de; davanın niteliğinin kısmî ıslah yoluyla değiştirilemeyeceği, davacının bu yöndeki usulî işleminin sonuca etkili olmadığı- Yıllık izin ücreti belirsiz alacak davasının konusunu oluşturmayacağından, bu talebe yönelik davanın hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektği- Dava konusu fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları yönünden davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, bilahare bedelinin artırıldığı, bu durumda; belirsiz alacak davasının konusunu oluşturan fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti yönünden alacakların tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken dava ve artırım tarihine göre faiz yürütülmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği ve bu nedenle uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor