Keşif ve bilirkişi için ücretinin istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olduğu, süresinde yatırılmaması halinde delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağı- Kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işler teker teker belirtilmesi gerektiği- Mahkemece, "Keşif ve bilirkişi ücretini yatırmak üzere iki haftalık süre verildiği, yatırmadığı takdirde keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, belirlenen süre içerisinde gerekli avans ve giderler yatırılmadığı" gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri "tek tek belirlenmek suretiyle" ara karar oluşturulması, bu ara karar doğrultusunda keşif giderlerinin yatırılması için "kesin süre" verilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafların uyarılması, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise, (delilden vazgeçmiş sayılmaya ilişkin) HMK. 324 gereğince işlem yapılması gerektiği-
Mahkemenin temyiz denetimine konu olan ............... K sayılı dosyasında, davanın esasını çözer mahiyette davanın kısmen kabulüne ve mahkemenin görevsizliğine dair iki farklı karar ve gerekçe bulunup bu bakımdan; ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığına göre, mahkemece yapılacak işin; özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297.(Mülga HUMK.nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçe ve hüküm fıkrası uyum halinde ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olması gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün 2/1. bendinde davanın kabulüne karar verildiği hususu belirtilmesine rağmen davacının manevi tazminat talebinin kısmi olarak kabulü şeklinde hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığı, 6100 sayılı HMK'nun 297. maddesi gözetilerek, hükümdeki bu çelişkinin giderilmesi ve davacının dava dilekçesinde talep ettiği manevi tazminat miktarının ne kadarının kabul edildiğinin, ne kadarının reddedildiği açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekeceği-
"Davalı vekilinin istinafına ilişkin olarak ...istinaf kanun yoluna başvurma talebinin süre yönünden reddine ilişkin karar vermek gerektiği, şikayetçi borçlunun istinaf başvurusunun incelenmesinde;...esastan reddine" karar verildiği belirtilmesine rağmen hüküm kısmında taraf belirtilmeksizin "istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine" karar verilmesinin yerinde olmadığı-
Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerektiği- Mahkemece asıl davada maddi tazminat alacağının infaz edildiğinden bahisle konusuz kaldığından söz edilmişse de; bu ödemenin rızaen olmayıp, cebri icra tehdidi altında yapıldığı dosya kapsamından anlaşıldığı ve maddi tazminat davası yönünden davalı tarafından davanın kabulüne dair herhangi bir kabul beyanı bulunmadığından davanın konusuz kaldığından söz edilemeyeceği- Davacıya maddi tazminat nedeniyle fazla ödeme yapılmış olması halinde ise, karar kesinleştiğinde kısmen ya da tamamen eski hale getirileceği ve bu husus gözardı edilmek suretiyle asıl davada maddi tazminata ilişkin davanın konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın doğru olmadığı-
Gerekçeli karar hakkına aykırı bir şekilde hiçbir mantıksal çıkarıma ve somut veriye dayanmaksızın davacının %50 kusurlu olduğundan bahisle hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, aile konutu şerhi konulması istemine ilişkin hüküm kurulmasına rağmen muvazaa iddiasına yönelik talep yönünden herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmadığı; HMK. m. 297 uyarınca mahkemece, davacının tüm talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup, bu kısmın hükmün gerekçe bölümü olduğu- Kararın açık ve gerekçeli olmasının hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemli olduğu, tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde kararın, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacağı- İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesinin ancak gerekçeyle mümkün olacağı- Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığının denetlenebileceği; gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesinin de mümkün olmayacağı; gerekçe doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermeli, bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemeyeceği- Hâkimin, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetleyeceği- Üst mahkemenin de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebileceği; tarafların da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabileceği-
Mahkemece verilen kısa kararda davacı yararına hükmedilen tazminatın yanı sıra ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faize de hükmedilmiş olup, bu husus gerekçeli kararın gerekçe kısmında da bahsedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararın hüküm kısmında belirtilmemiş olmasının doğru olmadığı, ne var ki, belirlenen bu yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Masraflar için avans almadığını iddia eden avukatın, bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu- Hapis hakkının usulüne uygun kullanılmaması durumunda azlin haklı olacağı- Bozma öncesi rapora atıfta bulunularak azil tarihi itibariyle kesinleşmiş dosyaların hangileri olduğu ve hesaplamanın nasıl yapıldığı bakımından yetersiz hazırlanmış bilirkişi raporuna itibar edilip hüküm kurulamayacağı-