Dava, sıra cetveline şikayet istemine ilişkin olup, birleşen şikayetçi şirketten temlik alan şirket vekili haciz tarihi itibari ile müvekkiline pay ayrılmadan sıra cetveli düzenlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüş olup, sıra cetvelinde ilk sırada yer alan şirketin haczinin ve birleşen dosya şikayetçisi şirketten temlik alan şirketin haczinin aynı gün kesinleştiği ve paranın bu iki alacaklı arasında paylaştırılması gerektiği gerekçesi ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı- Hüküm fıkrasında sıra cetvelinin iptaline karar vermekle yetinilmesi gerekirken, gerekçede yer alması gereken hususlara hüküm fıkrasında yer verilmesinin, özel olarak İİK'nın 17/1. maddesine ve genel olarak da hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir sözün tekrar edilmemesine ilişkin HMK'nın 297/2. maddesine aykırı olduğu-
Mahkemece, verilen kararın gerekçe kısmı ile hüküm kısmının da birbiriyle uyumlu olması gerektiği-
Temyize konu davada mahkemece, kararın gerekçesinde ''Toplanan deliller ve denetime elverişli olan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere; davacı eczanenin reçetelere ilişkin muayene ücretlerinin sistemde görüldüğü, hastaların ilk reçetelerinden muayene ücretlerinin tahsil edilebileceği, bu nedenle davalı idarenin herhangi bir zararının oluşmadığı, davacının fiilinin protokolde belirtilen kasıtlı fiillerden olmadığı sübuta erdiğinden, yerinde olmayan toplam ........ TL ceza işleminin iptaline karar verilmiştir.'' denildiği, oysa ki hüküm fıkrasının 2. bendinde ''Davalı SGK İl Müdürlüğünün davacı eczacı hakkında uygulamış olduğu 02/07/2014 tarihli ve 2.769.791 sayılı cezai şart kararının iptaline,'' karar verildiği ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı, bu hususun HMK.nun 297. maddesine aykırı olduğu-
Hükmolunan manevi tazminat tutarlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen mi davalıların kusurları oranında mı sorumlu tutulduğunun infazda tereddüte yol açacak ve çelişkili şekilde belirtilmesinin isabetli olmadığı, belirtilen bu hususlarda açıklık bulunmadığından hükmün HMK'nun 297/2. maddesine uygun düşmediği-
Neşir sözleşmesine dayalı manevi tazminat, sözleşmeye konu kitaba ilişkin satış takip sistemi ve tüm satış ve kazanç bilgilerinin eser sahibine yazılı olarak bildirilmesi ve davalı elindeki kitapların davacıya iadesi istemine ilişkin davada, alacağın mevcut olup olmadığının tespiti ve varsa tahsiline dair bir eda davasında tartışılabilecek bir hususla ilgili olarak tespit niteliğinde bir hüküm kurulmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı-
Tefhim edilen kısa kararda “Mahkememizin Görevsizliğine, talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Tüketici Hakem Heyetine gönderilmesine’’ şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “Davanın Usulden Reddine” şeklinde kurulmuş olmasının, kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, bozmayı gerektireceği-
Şikayetçi borçlunun ilama aykırılık ve eda hükmü içermeyen ilam hakkında ilamlı takip yapılamayacağına dair iddialarının da bulunduğu, ancak mahkemece, bu iki hususta inceleme yapılmadığı görüldüğünden, mahkemece, borçlunun mükerrer takip şikayeti dışındaki sair şikayetleri konusunda da inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava, işçilik alacaklarının ödenmesinden kaynaklı rücuen tazminat isteğine ilişkin olup, davacının, dava dışı işçiye ödenen ücretin davalılardan müteselsilen tahsilini istediği, mahkemece, sadece davalı şirket hakkında hüküm kurulmuş olup diğer davalı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediğinden, bu hali ile verilen kararın HMK.'nun 297/2. maddesine uygun olmadığı-
Mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında davacının işçilik alacakları nedeni ile icra dosyasına mahsuben ödemiş olduğu .......... TL'nin, ödeme tarihi olan 15/01/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine denildiği halde hüküm kısmında davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak .........TL nin 15/01/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine denilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu-
Dava açılırken iki davacı tarafından açıldığı anlaşılmasına rağmen mahkemece tek davacı hakkında hüküm kurulduğu ve karar başlığında diğer davacının adının geçmediği, o halde hüküm kısmında diğer davacı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olduğundan kararın bu yönü itibariyle, kanunun aradığı ilkelere aykırılık teşkil ettiği-