Davacının, ölen kişiyle 1946 yılından beri nikahsız olarak fiilen beraber yaşamış olmasının, bu fiili beraberliğin "evlilik" olarak kabulünü ve tescilini gerektirmeyeceği; evliliğin ancak, evlendirme memuru önünde evleneceklerden her birinin, bu amaca uygun iradelerini sözlü olarak açıklamalarıyla oluşacağı- Kanunun, herhangi bir hukuki sonuç bağlamadığı ve hukuken geçerli saymadığı bir hususla ilgili tespit kararı verilemeyeceği ve maddi vakaların tespit davasına konu olamayacağı-
Davacı H.’ın evlenme sırasında evlendirme memuru huzurunda bulunmadığı ve evlenmeye uygun bir irade açıklamasının olmadığı, evlenme defterini onun yerine başka bir şahsın imzaladığı anlaşıldığından evlenmenin yoklukla malul olacağı-
Vekaletname ile yapılan evlenmenin Türk Hukuku açısından yoklukla malül evlenme olduğu-
Evlenme akdi, şekle bağlı akitlerden olduğundan iki tarafın evlendirme memuru ve tanıklar önünde karşılıklı olarak bu konudaki iradelerini açıkça bildirme­leri zorunlu olup somut olayda, bir evlenme akdi bulunmadığı halde dava­nın kabulüne karar verilmesinin hatalı olacağı-
Evlenme töreninin şeklini düzenleyen MK.'nun 142. maddesine göre; evlendirme memurunun, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorması gerekeceği, evlenmenin; tarafların olumlu sözlü çevaplarını verdikleri anda tarafların karşılıklı rızasıyla oluşacağı, köy muhtarlığınca kocanın katılımı olmadan yapıldığı anlaşılan evlenmenin yok hükmünde olacağı–
Birbirlerine evlenmeyi vaat ettikten sonra, evlenme gerçekleşme-den taraflardan birisinin ölümü ya da temyiz kudretini yitirmesi halinde, evliliğin sübutuna dâva yoluyla karar verilemeyeceği–
Daha sonra evlenme memuru huzurunda evlenme iradesini açıklamış olan tarafların, evlenme defterini daha önce imzalamış olmalarının önem taşımayacağı–
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor