Davacıların murisi ile davalı banka arasında akdedilen kredi sözleşmesi uyarınca sözleşmeden doğan uyuşmazlıklara Alman Hukukunun uygulanacağı kararlaştırmış olduğu- MÖHUK 24/I. maddesi uyarınca taraflar arasındaki ihtilafa Alman Hukukunun uygulanmasının gerektiği- Alman Hukuku göz önüne alındığında davalı bankanın cebri icra yolu ile iflas tabelasına kaydettirmiş olduğu alacağını talep edemeyeceği-
Bölge Adliye Mahkemesi; kefalet sözleşmesi Alman Hukuku'na tabi olarak düzenlenmiş ise de taraflar uyuşmazlık halinde uygulanacak hukukun belirlenmediği, davacının davasını açarken hukuki sebep olarak Türk kanun maddelerine dayandığı, davalının ise davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde TBK’nın olaya uygulanmasını talep ve kabul ettiği göz önüne alındığında davanın her iki tarafının TBK’nın dolayısıyla Türk Hukuku'nun uygulanmasında mutabık oldukları yönünde karar vermiş ise de Yargıtay 11. HD'nin davacı şirketin Almanya'da kurulmuş olduğu, davalının da yurtdışında ikamet ettiği, sözleşmenin Köln/Almanya'da akdedildiği, taraflarca sözleşmede açık bir hukuk seçimi yapılmadığı anlaşılmış olup, bu nedenle yabancılık unsuru bulunan sözleşmeye Alman Hukuku'nun uygulanıp uygulanamayacağının Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun kapsamında tartışılmadan Türk Hukuku'nun uygulanması suretiyle sonuca varılmasının doğru olmadağı kanaatinde olduğu-
Sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği, MÖHUK’nın 24. maddesinin 4. fıkrasında ise tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanacağından ve bu hukukun, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutat meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun iş yeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok iş yeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan iş yeri hukuku olarak kabul edileceği, eldeki davada, taraflar arasındaki sözleşme tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde olup, bu tür sözleşmelerde tek satıcının edimi karakteristik edim olarak kabul edildiğinden, karakteristik edimin ifa yeri de Antalya ili olduğundan Türk Mahkemeleri'nin yargı yetkisine haiz olduğu- Davacı şirket vekilince haksız fiilin bir türü olan haksız rekabete dayalı olarak davalılardan tazminat talebinde bulunulmuş olması esas alındığında da, yine MÖHUK’un 40. maddesinin atıfta bulunduğu HMK’nın 16. maddesi gereğince haksız rekabet olgusunun gerçekleştiğinin ve zararın doğduğunun iddia olunduğu yer de Antalya ili olduğundan eldeki uyuşmazlıkta Türk Mahkemeleri'nin yargı yetkisine sahip olduğu- Davacı vekilince davalı şirket aleyhine açılan dava haksız rekabet ve uğranılan zarar iddiasına dayalı olarak açılmış olup, bu şirketin diğer davalı yabancı şirket ile aralarında organik bağ bulunduğu ve diğer davalı tek satıcılık sözleşmesinin tarafından bağımsız bir 3. kişi olmadığı iddialarıyla bu şirkete karşı açılmış davanın, mahkemece bu iddialar nazara alınıp deliller toplanıp değerlendirilmeden sırf davacı şirket ile aralarında sözleşme bulunmadığı gerekçesiyle sıfat yokluğundan reddinin doğru olmadığı-
İptali istenen vasiyetin Alman Hukukuna uygun düzenlenmesi halinde geçerli olacağından, vasiyetnamenin yapıldığı ülke olan Alman hukukunun muhtevasının araştırılması, bu hususta tarafların yardımının istenmesi, gerekirse vasiyetnamenin yapıldığı ülke hukukunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması; vasiyetnamenin, yapıldığı ülke hukukuna uygun olarak yapıldığının anlaşılması halinde ise davada ileri sürülen diğer iptal sebeplerinin araştırılması gerektiği-
Sigorta rücu ilişkisinden doğan alacak istemi- Konşimentodaki yetki şartının genel işlem koşulu olup olmadığı- Genel işlem şartlarının, sözleşme taraflarından birinin, ileride kuracağı sözleşmelerde karşı akdine değiştirmeden kabul edilmek üzere sunma niyetiyle önceden, tek yanlı olarak saptadığı sözleşme koşulları olduğu- Genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için bazı unsurların gerçekleşmiş olmasının arandığı- Genel işlem şartlarının kural olarak bir sözleşmenin içeriğini düzenlemek üzere hazırlandığı ve bu faaliyetin tek taraflı olarak sözleşmenin kurulmasından önce gerçekleştiği- Genel işlem şartlarının varlığını kabul edebilmek için karşı âkdin bunların içeriğine etki edememiş olması gerektiği, kural olarak, bir sözleşmenin hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu sözleşme hangi Kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı- Genel işlem şartı nedeniyle yetki itirazının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Taraflar arasında akdedilen hisse devir sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili istemi-
Sözleşmeden doğan borç ilişkilerinin tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tâbi olacağı (MÖHUK. mad. 24/1)-
Davacının sattığı ve teslim ettiği mobilya ve kumaş bedeli karşılığında düzenlenen fatura bedelinin tahsilini istediği davada, MÖHUK'un 24. md. gözetildiğinde taraflar arasındaki ticari satım akdinde karakteristik edim borçlusunun satıcı konumundaki Türk tabiyetinde bulunan davacı olduğu dikkate alındığında somut olayda Türk Hukukunun uygulanması gerektiği taraflar arasında sözlü satım akdinin bulunması sebebiyle yetkili mahkemenin HMK'nın yetkiye ilişkin hükümleri çerçevesinde para alacağına ilişkin bu davada davacı alacaklının ikametgahının bulunduğu yer mahkemeleri olduğundan davalı vekilinin yetki ilk itirazının reddi gerektiği-
Davacının, davalıdan takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu, davalıya çıkartılan depo emrinin usulüne uygun tebliğine rağmen davalının depo emrini yerine getirmediği anlaşıldığından tacir olan davalının iflasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
  • kayıt gösteriliyor