Delil avansının yatırılmaması hâlinde o delilden vazgeçilmiş sayılacağından ve anılan mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan taşınmaz değerinin ve istenebilecek tazminatın tespitinin mümkün olmadığından bahisle davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine yönelik verilen karar usule ilişkin nihai bir karar olmayıp, maddi anlamda esasa ilişkin verilen nihai bir karar olduğundan, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan sonraki davada "kesin hüküm dava şartının oluştuğu" gerekçesiyle "davanın usulden reddine" dair verilen direnme kararının yerinde olduğu-
HMK'nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma görevi gereği, davacıya dava ve ıslah dilekçesindeki taleplerinin açıklattırılıp eksik ve ayıplı iş bedeli ile haksız kullanım bedeline yönelik talebinin ne kadar olduğu, ıslah dilekçesinde bu talebi hangi miktara arttırdığı belirlenerek, kapıcı dairesinin haksız olarak kullanıldığı ispatlanamadığından talebin reddine, ek rapor alınarak yukarıda anlatılan bilgiler çerçevesinde eksik ve ayıplı işlere yönelik olarak giderim bedelleri talep edilen işlerin eksik mi, ayıplı iş mi olduğu, ayıplı iş ise açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu, davacının giderim bedeli talep edip edemeyeceği ve edecekse, ortak alandakileri arsa payı oranında isteyebileceği de dikkate alınarak, eksik ve ayıplı işlerin ortaya çıktıktan makul süre sonraki piyasa fiyatları ile giderim bedeli tespit edilip belirlenen talebe göre infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm altına almaktan ve bu bedele göre yargılama giderlerini belirlemesi gerektiği-
Davalı İSKİ'nin sorumluluğunun 89. madde kapsamında gönderilen haciz ihtarnamesindeki 220.000,00 TL. ile sınırlı olduğu, İSKİ açısından dosya alacağı miktarı 220.000,00 TL. olup, talep edilen tazminatın bu miktar olduğu, harcın bu miktar üzerinden, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki usul uygulanarak tamamlatılması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin, talep edilen tazminat miktarını 220.000,00 TL. olarak kabul ederek, bu miktarın gerektirdiği harcın tamamlanması için müştekiye Harçlar Kanunu' nun 30. maddesindeki usule göre süre vermek ve sonucuna göre HMK. nın 150. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirerek karar vermek olması gerekeceği-
Temyize konu karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun usule yönelik bozma kararı sonrasında Mahkeme tarafından verilen hükme ilişkin olup inceleme yetkisinin Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu-
Mahkeme tarafından bir sonraki celseye kadar verilen ve ihtaratı yapılarak kesin hale getirilmeyen süre içinde ibraz edilen ıslah başvurusunun zamanında yapıldığının kabulünü gerektireceği- Dinlenilen tanıkların yeniden dinlenilmeyip ıslah çerçevesinde değerlendirilmesinin usul ekonomisi düşüncesi ile hatalı olmadığı- Dava dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davacı kadın davasını ıslah etmiş olup sadece ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yeni vakıalara yönelik delil bildirebileceği- Davacı kadın ıslah dilekçesinde “fiziksel ve psikolojik baskı” demek suretiyle dava dilekçesinde olmayan fiziksel baskı (şiddet vakıasına) dayandığından, ıslah ile dayanılan bu vakıa yönünden, bildirdiği ve dinlenilen tanık beyanları ile birlikte inceleme yapılmasına karar verilmesi gerektiği-
Dava dilekçesinin davalıya tebliği usule aykırı olup, dilekçeler aşaması henüz tamamlanmadan mahkemece ön inceleme yapılması ve tahkikata geçilmesinde yasal olanak bulunmadığı- Mahkemece, kendisine usule uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeyen davalı tarafça, daha sonradan davaya muttali olduğu bildirilerek sunulan cevap dilekçesinin, HMK. 136 uyarınca iki hafta içerisinde cevap verebileceği şerhi ile birlikte davacı tarafa tebliği ile dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanması gerektiği-
Dava, marka hakkına tecavüz ve tazminat istemi- Davacı tarafça talebinin usulüne uygun bir şekilde açıklanmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi-
Davalının adresine çıkarılan tebligatın adresten taşınma nedeniyle bila tebliğ iade edildiği, ticaret sicil gazetesine, esnaf ve sanatkarlar odasına ve terziler odasına müzekkereler yazılarak davalının tebligata elverişli adreslerinin tespit edildiği, ancak bu adreslere çıkarılan tebligatların da adres yetersizliği ve adresten ayrılma nedenleriyle bila tebliğ iade edildiği ve davalının tebligata elverişli başka bir adresinin bulunamadığı, mernis adresi bulunmayan ve tespit edilen adreslerden de taşınmış olan ve yapılan araştırmalara rağmen yeni adresi de tespit edilemeyen davalıya bu durumda ilanen tebligat yapılması gerekirken, mahkemece, davacıya verilen kesin süre içerisinde davalının adresine yönelik eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-Tebligat eksiliğinin giderilmesi için mahalline iade edilen dosyada bu kez davalının tebligata elverişli adresi tespit edilmiş ve gerekçeli karar ile davacı yanın temyiz dilekçesi bu adreste davalının eşi ve oğluna tebliğ edilmiş olup, artık tebligat eksikliği de giderilmiş olduğuna göre yargılamaya devam olunarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği-
Davalı işverenin davacının asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığını bankalara bildirdiği yazılarla açıkça ifade etmesi, davacının diğer şoförlere göre davalı işyerinde daha fazla ve yüksek ücretle çalıştığına ilişkin davacı tanıklarının birbirini doğrulayan beyanlarının bulunması, emsal ücret araştırması sonucunda bildirilen ücret miktarı, HMKnun 200. maddesinde belirtilen senetle ispat sınırının 2012 ve 2013 yılları için 2.500TL olması ve tespit edilen aylık ücretin bu miktarın altında kalması hususları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının ücretinin asgari ücretin 1.69 katı olarak kabul edilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili uyuşmazlık konusu dönemini kapsayan şekilde ayrı ayrı ay ve yıl belirtmek suretiyle davacının aldığını iddia ettiği gerçek ücret miktarını açıklayarak talebini ayrıntılı, açık ve anlaşılır şekilde belirttiğinden, somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirdiği anlaşılan davacı tarafın talebinin açıklattırılmasına gerek olmadığı-
