Dava, özel sebebe (TMK. m. 162) dayandığından, kanunda yer alan özel boşanma sebeplerinden biriyle açılmış bir boşanma davasında, bu özel sebebin yanında davacının da boşanmayı gerektirecek ağırlıkta bir kusuru ispatlanmış olsa bile, bu dava konusu yapılmamış ise artık bu husus, özel sebebe dayalı boşanma kararı verilmesinde ve sonuçlarında dikkate alınamayacağı, somut olayda davalının eyleminin Türk Medeni Kanununun 162. maddesinde yer alan boşanma sebebini oluşturduğunda duraksama olmadığı, özel boşanma sebebi ispatlandığından, bu bakımdan, artık davalının dayanılan boşanma sebebini çürütmek amacıyla değil de, “davacının da kusurlu olduğunu" ispat etmeye yönelik gösterdiği deliller ve davacının kusuru dikkate alınmayacağı, diğer bir ifade ile özel boşanma sebebine dayalı boşanma davalarında evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davalarında olduğu gibi davacının kusurlu davranışlarının dikkate alınması suretiyle kusur kıyaslaması yapılamayacağı, o halde, somut olayda özel boşanma sebebiyle boşanmaya karar verildiğine göre davalı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Mahkemece, bu husus nazara alınmadan, davacı erkeğe kusur izafe edilmesi ve bunun sonucu olarak davalı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri ile davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddedilemeyeceği -
Davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, kadının üç kez sığınma evinde kaldığı, davalının eşine karşı şiddetten mahkum olduğu anlaşıldığından, pek kötü davranış sebebiyle (TMK. mad. 162) boşanmaya karar verilmesi gerekeceği-
Davalı-davacı erkeğin eşine karşı fiziksel şiddete başvurması olayından sonra, bağımsız ev temin ettiği, davacı-davalı kadının da baba evinden müşterek konuta geldiği ve tarafların üç aya yakın bir süre birlikte yaşadıkları böylece kadının eşini affettiği en azından hoşgörüyle karşılamış sayılması gerekeceği- Terk nedenine dayalı bir dava bulunmadığından, bu olaya dayalı olarak boşanma kararı verilemeyeceği- Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı- Davalı-davacının açık muvafakati olmamasına rağmen, ön inceleme duruşmasına kadar tazminat talebinde bulunmayan davacı-davalı kadının ilk defa son oturumda talep ettiği maddi ve manevi tazminat istekleri ile ilgili karar verilmemesi gerekeceği-
Her dava da açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirileceğine göre, dava tarihinden sonra meydana gelen ve ayrı bir davanın konusu olabilecek olaylara dayanılarak boşanmaya karar verilemeyeceği, boşanma davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı koca tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı olarak davalı kadın aleyhine boşanma davası açıldığı, bu davanın açıldığı tarihten sonraki bir yıl içerisinde, davalının ve ailesinin davacı ve ailesine yönelik olarak hakaret ve tehdit içeren eylemlerde bulundukları, bu eylemlerin Türk Medeni Kanununun 162.maddesinde düzenlenen "pek kötü veya onur kırıcı davranış" olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gibi, bu eylemleri öğrenen davacı kocanın ilk boşanma davasının reddinin kesinleştiği tarihe kadar boşanma davası açmadığı gibi, davalı hakkındaki şikayetlerinden de vazgeçtiği ve bu maddedeki altı aylık hak düşürücü sürenin de geçtiğinden bahisle münhasıran Türk Medeni Kanununun 162.maddesine dayalı olarak açılan davanın reddi gerekeceği-
Kanunda özel boşanma sebebi olduğu belirtilen bazı olayların; eşlerin bazı kusurlu davranışlarının özellik gösteren hali niteliğinde olduğundan; bunlar kanunda açıklanan özellikte olmasalar bile; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uygulaması bakımından; genel boşanma sebebi olarak, evlilik birliğini temelinden sarsan bir kusurlu davranış niteliğinde kabul edilebileceği-
Davalı kocanın müstakil konut temin etmediği, eşine sürekli olarak şiddet uyguladığı, 29.07.2010 tarihli son şiddet olayı üzerine davacı kadının eşiyle yaşamakta olduğu İstanbul’dan ayrılarak Ereğli’deki ailesine sığındığı, davalının telefonla eşini ve onun ailesini tehdit ettiği ve bu sebeple de evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davalının tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların karşılıklı olarak birbirlerine şiddet uygulayıp, hakaret ettikleri, güven sarsıcı davranışlar içine girdikleri, boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu oldukları anlaşıldığından, davacı-davalı kocanın da dava açmakta haklı kabul edileceği-
Pek kötü veya onur kırıcı davranışın (TMK. mad. 162) ispat edilememesi halinde, açılan boşanma davasının reddi gerekeceği- Daha ağır kusurlu olan kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Ekonomik ve sosyal durumlarına göre, tarafların gelirlerinin birbirine denk olması halinde, kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı-davacı kocanın ailesinin evlilik birliğine olan müdahalelerine sessiz kaldığı, eşini istemediğini söylediği, buna karşılık davacı-davalı kadının da, eşinin ailesine başkalarının da duyabileceği şekilde hakaret ettiği anlaşıldığından davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulü gerekeceği-