Davalılardan işverene ait işyerinde 15/05/1987-16/07/1987 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine-
Davacının minübüs işletmeciliği dolaysıyla başlayan esnaf Bağ-Kur sigortalılığın vergi kaydının devam ediyor olması dolayısıyla iptalinin mümkün olmadığı- 1479 sayılı yasa kapsamında sigortalılığı yönünden 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcunun varlığı halinde, sigortalılığının bu süre sonunda durdurulabileceği-
18 yaşını doldurduğu 01/01/1981 tarihi ile Türk vatandaşlığından izinle çıktığı tarihe kadar yurtdışı hizmetlerini borçlanabileceğinin tespiti ile hangi yaşta en düşük prim günü üzerinden yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline-
5510 sayılı Yasanın sigortalı olmayı düzenleyen 4/b-3 maddesinde limited şirketin tüm ortaklarının sigortalı sayılacağı, yine aynı yasanın sigortalılığın bitimini düzenleyen 9. maddesinde, limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten itibaren,....iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği tarihten itibaren sigortalılığın sona ereceği-
Davacının 5510 sayılı Yasa'nın 4/1-(a) bendi (506 sayılı Yasa) kapsamında yaşlılık aylığına esas sigortalılık süresini davalı Kurumdan sorup netleştirmek, 2925 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının 01.01.2005-01.01.2008 tarihleri arasında 540 gün ve davacının Bağ-Kur kapsamında 15.04.1993-17.10.1995 tarihleri arasında sigortalı olduğunu ve bu durumda prim borcunun olmadığını göz önünde bulundurarak bu sigortalılık sürelerine göre yaşlılık aylığı şartlarına haiz olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle basit veya gerçek usulde vergi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar ve Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin tüm ortakları sigortalı olarak kabul edileceği-
2654 Sayılı Kanun'un 6. maddesiyle değişik 1479 Sayılı Kanun'un 24. maddesinde; zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmak için, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmünün yer aldığı; 22.03.1985 tarihinde 3165 Sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de; kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ- Kur sigortalısı olacağı;avacının zorunlu bağ-kur sigortalı kabul edildiği süreler dışında kalan dönem dışında ödediği primlerin, ödemeye başladığı tarihlerden sonra karşıladıkları süre kadar davacının 1479 Sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalı kabul edilerek çıkacak sonuca göre yaşlılık aylığı koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
Dava konusu olayda anlaşmazlığın, 5510 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden evvel Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının hizmet süresinin tespiti ile bu süre üzerinden kıdem tazminatı ve ikramiye ödenmesi ve kıdemine uygun olarak maaş bağlanması gerektiğinin tespiti ve eksik ödenen maaşların hak kazanıldığı tarihten itibaren faizi ile birlikte ödenmesinin tespitine ilişkin olup, bu istemin çözümünün idari yargının görev sahasına girdiği nazara alınarak, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartı olan ''yargı yolunun caiz olmaması'' sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmesi gerektiği- İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararın aşılmamak üzere işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerektiği- Gerçek zarar hesabının, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılması gerektiği- Ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması gerektiği-
2926 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun'un 4,b/4. maddesi kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlanılması istemi-