İ. sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. Maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği-Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 v.d.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu, davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekeceği-İ. sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmesi gerekeceği-Davacının davalılardan F. E.'nın halefi olarak taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin tarafı olduğu ve inanç ilişkisinin de açıkça mevcut olduğu gözetilerek “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince kooperatif üyesi olduğunun tespitine karar verilmesi gerekeceği-

Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.  Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminatın M. U.'den tahsiline karar verilmiştir. Hükm ...