Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişinin salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olmasının da zorunlu olmayacağı, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığının yeterli olacağı, bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılması gerekeceği-
Dava konusu onu olayın manevi zararın esaslı unsuru teşkil eden kişilik değerlerindeki objektif eksilme noktasına ulaştığının saptanamaması halinde manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacı için davalıdan hakaret eylemi nedeniyle 4.000,00 TL ve kasten yaralama eylemi nedeniyle 4.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmasına karşın, mahkemece hakaret eylemi sabit olmadığı halde hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği de açıklanmadan, talep miktarı aşılmak suretiyle, davalı aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi uyarınca hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, mahkemece talebi aşar şekilde ve hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği açıklanmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
Manevi tazminat bölünemeyeceği, bir defada istenilmesi gerektiği- Davacının manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname vermesi halinde, manevi tazminat talebinin reddi gerektiği-
Mahkemece, davalılardan Milli Savunma Bakanlığı'na karşı açılan davada yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi yerine pasif husumet yokluğundan ret kararı verilmesinin usul ve yasaya mutlak aykırılık oluşturduğu- Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinin hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekeceği-
Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılacağı- Davalının sosyal paylaşım ağı Twitter hesabı üzerinden yazdığı ifadelerinde; davacı isminin ve sıfatının belirtilmediği, ortalama bir kişinin davalının sözlerinin muhatabının davacı olduğunu anlayamayacağı görüldüğünden, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerektiği-
4. HD. 10.04.2023 T. E: 1727, K: 5162
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu- Da­valı kocadan kaynaklanan davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde maddi bir olayın varlığı kanıtlanmamış olup, koşulları gerçekleşmediğinden kadın yararına manevi tazminat verilmesinin doğru olmayacağı-
Hukuka aykırı eylem 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana gelmiş olup TCDD Yolları İşletmesine ait trenin hemzemin geçitte üçüncü şahıslara verdiği zarardan dolayı açılacak tazminat davasının çözüm yerinin Adli Yargı olduğu-
5510 sayılı Yasa'nın 16. maddesinde "iş kazası veya meslek hastalığı dolayısıyla geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği", 18. maddesinde ise, "yatarak tedavi halinde günlük kazancın yarısı, ayakta tedavi ettirildiğinde günlük kazancın 2/3 oranında ödenek ödeneceği"nin düzenlendiği- Geçici iş göremezlik devresinde sigortalının çalışamadığı dönemde yoksun kaldığı gelirin de iş kazası sonucu oluşan maddi zarar kapsamında olduğu- Raporlu olunan dönemde çalışamayan sigortalının bu dönemde yoksun kaldığı ücreti kadar bir zararının oluşacağı ve bu zararın da maddi zarar içerisinde kabul edilmesi gerektiği- Sigortalının zararlandırıcı olay nedeni ile tedavisinin devam ettiği ve çalışamadığı sürelerdeki maddi zararının bu dönemde %100 iş gücü kaybına uğradığı kabulüne göre yapılması gerektiği- Bilirkişi aracılığıyla maddi zararı tespit edilip SGK tarafından sigortalıya ödenmiş geçici iş göremezlik ödeneği var ise, bunun rüc'uya tabi kısmının hesaplanan maddi zarardan düşülmesi ile elde edilecek sonucun, kazalının geçici iş göremezlik dönemi de denilen istirahatli dönemdeki karşılanmamış zararını ortaya koyacağı- Davacının istirahatli (raporlu) kaldığı dönem bakımından yoksun kaldığı ücret kaybı hesaplanmadan sürekli iş göremezliğinin bulunmadığından bahisle maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.