Tazminat davası-
Koca tanıklarının anlattığı olaylar ilk davanın açılmasından önceki döneme ilişkin olup, ilk davanın reddi nedeniyle, ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davacı-davalı kadına bir kusur yüklenemeyeceği- Kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmış olup, ilk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kadından kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamadığından; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektiren olaylarda, ilk davayı da açarak boşanma sebebi yaratan kocanın tamamen kusurlu olduğu; mahkemece boşanma davasının kabul edilmesi ve kusur yüklenemeyen kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabul edilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Boşanmada manevi tazminatın amacının, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğundan, hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu, boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını: öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olacağı-
Davalının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacının da eşine tekrarlanan fiziksel şiddet uyguladığı; böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu, eşit kusurlu eş yararına manevi tazminat hükmedilemeyeceği- Davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemi-
Kişilik hakkına saldırı olmaksızın, şikayet ve eleştiri hakkının kullanılmasının engellenemeyeceği- Davalının internet sitesinde tüketicilerce bildirilen muhtelif şikayetlerin yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığı- Taraflar arasında üyelik sözleşmesinin yapılma zorunluluğu da bulunmadığından sözleşme ilişkisinin sonlanmasından sonra da söz konusu şikayetlerin bir süre daha yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı, anayasal bir hakkın kullanılması sınırını aşmayan şikayetlerin siteden kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
Boşanmaya yol açan olaylar, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinden davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekeceği-
Somut olayda; davacının, davalı aleyhine açtığı davada manevi tazminata hükmedildiği, kararın kesinleştiği davalı aleyhine açılan kamu davasında suç tarihinin 22/12/2008 olduğu, taşınmazların aynı gün aynı akit tablosu ile davalı tarafından kardeşi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik edildiği, aracın ise 16/11/2012 tarihinde kardeşi olan davalıya satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazların satış değerleri ile gerçek değerleri arasında misli fark olduğu, davalının tapudaki satış bedeli dışında ödeme yaptığını ispatlayamadığı, yapılan işlemlerin muvazaalı olduğu-
Avukatlık ücret sözleşmesinde iş sahiplerinin sözleşme konusu hukuki ihtilafların sulhle bitirilmesini istemesi durumunda avukatlara yazılı olarak bildirim yapacakları kararlaştırılmış olduğundan ve dosya kapsamından davalıların belediye ile sulh olunması hususunda davacılara yazılı talimat vermedikleri anlaşıldığından, ibranamede ise, "hangi parsellere ilişkin belediyeden para tahsil edildiği, tahsil edilen paranın ne kadar olduğu, ibranameye konu hukuki ilişkinin ne olduğu" hususlarında herhangi bir açıklama bulunmadığından, yani, adı geçen belge bir "makbuz" niteliğinde olup, ibraname şartlarını taşımadığından davacı avukatların sözleşmeye aykırı davrandıkları ve davalı müvekkillerin davacıları azletmekte haklı olduklarının kabulü gerektiği- Haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebileceğinden ve azil tarihinde davacı avukatlar tarafından takip edilen dava dosyası sonuçlanıp kesinleşmediğinden, davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.