Uyuşmazlığın bedelsiz senedi kullanma , haksız şikayet , haksız takip ve haksız hacizden kaynaklanan kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat isteğine ilişkin olduğu - Senedin teminat senedi olarak alındığı , işverenin zararının ispat edilemediği , davalının teminat senedi olarak verildiğini bildiği ve davacıdan alacağı bulunmadığı halde, iş sözleşmesi uyarınca alacağını almak için dava açarak davayı kazanan davacı aleyhine olacak şekilde ona yapılacak ödemeyi sonuçsuz bırakma amaçlı olarak icra takibine konu etmesi , menkul ve maaş haczi yapılması eyleminde, kötü niyetli ve ağır kusurlu davrandığı - Hırsızlık ve dolandırıcılık gibi suçların yüz kızartıcı suçlar olması nedeni ile hırsızlık ve dolandırıcılık gibi ağır sonuçlar doğurabilecek bir konuda şikayet hakkının kullanılmasından önce yeterince ve ciddi olguların varlığının belirlenmesi, acele davranılmaması ve kayıtsızlık da gösterilmemesi gerektiği , dolayısıyla ekonomik yönden güçsüz olan işçi hakkında , sonraki iş yaşamını da etkileyecek dolandırıcılık eyleminden şikayetçi olunurken yeterince ve ciddi olguların varlığının belirlendiğinin söylenemeyeceği- Manevi tazminat taleplerinde takdir edilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi olan özgün bir nitelik taşıdığından, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği - O halde bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiği, takdir edilecek tutarın, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği-
Jandarma erin yolcu olarak bulunduğu, mülkiyeti ve işleteni davalı Bakanlık olan askeri aracın devrilmesi sonucu öldüğü; bunun sonucunda maddi manevi tazminat istemine ilişkin davanın adli yargı yerinde görüleceği-
Uyuşmazlığın, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı kadın eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-
Tazminat davası-
Davalı boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusursuz ise de boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadının şahsiyet haklarına ağır bir saldırı bulunmadığından manevi tazminat talebinin reddi gerekeceği, niteliği açıklanmadan ve sadece "nafaka" denilmek sureti ile kadın ve çocuk lehine nafaka takdirinin de doğru olmayacağı-
Karşı davacı vekiline, kimleri hangi talepler için davalı gösterdiği açıklattırılarak, hükümde her bir davalı için ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken, HMK'nın 297. maddesine aykırı olarak, infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Yüklenici kooperatif üyesinin, doğrudan arsa sahibinden kendisine isabet eden bağımsız bölümün adına tescilini isteyebilmesi için, öncelikle yüklenici kooperatifin sözleşme gereğince tüm edimlerini ifa etmesi zorunlu olduğu gibi üyenin de kooperatife karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi veya kooperatife borcu olmasına rağmen diğer ortaklara tapunun devredilmiş olması gerektiği-
Davalının yapmış olduğu açıklamalarda kamu yararı bulunduğu, tarafların siyasetçi olarak işgal ettikleri konumlar dikkate alınarak açıklamanın ceza dosyasındaki bilgilere dayanılarak yapıldığı ve görünen gerçeğe uygun olup hukuka aykırılık unsuru oluşmadığından davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği-
İlk hükümle tayin edilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevi tazminat miktarı davalı tarafından temyiz edilmediğine göre, tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevi tazminatın miktarı bakımından davacı erkek yararına usulü kazanılmış hak oluştuğu-
Her ne kadar davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki mahkemenin kabulü yerinde ise de, davacı vekilinin dava dilekçesinde davalının internet sitesindeki yazının yayınlanmasının ardından toplumda müvekkilinin sattığı balın sahte olduğu yönünde bir algı oluştuğunu, satışlarının büyük ölçüde düştüğünü, yıllara göre artan satış grafiği varken asılsız uyarı yazısının yayınlanması akabinde satışlarda düşme meydana geldiğini ileri sürerek müvekkilinin yıllara göre satışları incelenip davalının haksız eylemi nedeniyle uğranılan maddi zararın tam olarak tespit edildiği anda artırılmak üzere şimdilik 5.000,00 TL belirsiz maddi tazminatın tahsilini talep ettiği, değer artırım dilekçesi ile de talebini bilirkişi raporunda tespit edilen 59.935,37 TL'ye yükselttiği, her davanın açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanacağı, davacının ancak dava açıldığı tarihe kadar gerçekleşmiş alacağının hüküm altına alınmasını isteyebileceği de nazara alındığında davacı, dava tarihindeki alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebileceğinden davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının olmadığı, bu durumda dava değerinin dava dilekçesinde gösterilen miktar olduğu gözetilmeden bedel artırım dilekçesine göre değerlendirme yapılmasının doğru olmadığı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre takdir edilen yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda hükmedilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.