Davacının kazadaki yaralanmasına ilişkin olup da dosya kapsamında yer almayan tüm tedavi belgelerinin toplanması; daha sonra, en yakın üniversite hastanesinin adli tıp anabilim dalı başkanlığından, kaza ile illiyet bağı kuracak şekilde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik ve ekindeki cetvellere göre yetkili Sağlık Kuruluşundan davacının maluliyetini belirleyen denetime elverişli rapor alınması ve oluşacak sonuca göre davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak (yeni maluliyetin yüksek çıkması halinde, önceki maluliyet oranı ve eski hesap verileri kullanılarak) karar verilmesi gerekeceği- Hükme esas alınan kusur raporu ile kaza tespit tutanağı çeliştiğinden, bu hali ile eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olduğundan, İtiraz Hakem Heyetince, soruşturma dosyasının tümü (bir kısım belgeler dosyada) getirtilerek, kaza tespit tutanağı, Hakem yargılamasında alınan trafikçi bilirkişi tarafından tanzim edilen kusur raporu irdelenmek suretiyle, İstanbul Teknik Üniversitesi Ulaştırma Ana Bilim Dalından oluşturulacak Heyetten, kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretine ilişkin olarak ilgili mevzuat uyarınca maktu vekâlet ücretinin altında kalmamak kaydıyla asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin 1/5’i oranında vekâlet ücreti yerine nispi ve tam vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
2. HD. 19.11.2024 T. E: 411, K: 8777
Anne ve babanın; deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi, ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamaları halinde hâkim velayeti anne ve babanın her ikisinden de kaldırabileceği-
Dava dilekçesinde talep edilen cins, adet ve miktardaki altınlarla sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ıslah edilmeyen cins ve sayıdaki altınlar yönünden de davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Velayetin kullanılması kendisine kendisine verilmeyen eşin çocuklarla kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulması gerektiği-
Toplanan delillerden; davalı kocanın davacı eşine karşı fiziksel şiddete başvurduğunun, onu ortak konuttan kovduğunun ve eşine hakaret ettiğinin; buna karşılık davacı kadının da güven sarsıcı davranışlar içine girdiğinin, birlik görevlerini ihmal ettiğinin ve kocasına hakaret ettiğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulünün gerekeceği, durum böyleyken, mahkemece davacının ağır kusurlu olduğunun kabulünün ve bu kusur belirlemesi nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesindeki kusurluluğa ilişkin koşulun gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı kadının yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının dava dilekçesindeki "nafaka istemediği" yönündeki beyanı, sonradan tedbir nafakası istemine engel değil ise bu takdirde tedbir nafakasına istek tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekeceğinden, dava tarihinden geçerli olacak şekilde tedbir nafakasına hükmolunmasının doğru bulunmayacağı-
Eşine müteaddit defalar fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiği anlaşılan kocanın, eşine göre daha ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi ve buna bağlı olarak kadın yararına koşulları gerçekleştiğinden Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddeleri gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile davacı-karşı davalının bu taleplerinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sahte teminat mektubu nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan dava sonucunda mahkemece davacının olayda %25, davalı bankanın %75 oranında kusurlu bulunduğu kabul edilerek karar verilmiştir. Son bilirkişi raporunda davacı şirketin bankaya yazılı olarak müracaat etmemesi ve yazılı teyit almaması nedeniyle kusurlu olduğu, davalı bankanın da sahte teminat mektubunda iğfal kabiliyeti olsa bile bankanın BK.’ nun 101. maddesi uyarınca daha dikkatli ve özenli olması gerektiği, bu nedenle kusurlu olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü gibi olayda her iki tarafında kusurlu olduğu, birinin kusurunun diğerinin kusurundan daha fazla olduğunu gösterir bir hal olmadığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı-karşı davalı kadının eşinin ailesini evde istemediğinin, eşine bağırdığının, asabi davranışlar gösterdiğinin, hakaret ettiğinin, eşine fiziksel şiddet uyguladığının, davalı-karşı davacı erkeğin ise; sürekli ailesinin yanına gittiğinin, eşini ailesine karşı koruyamadığının, "Ailemin dediklerini yapmazsan boşanırım" dediğinin, eşine fiziksel şiddet uyguladığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi tazminata karar verilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.