Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, mahkemece taraflara yüklenen kusurlu davranışların yanında, davalı-karşı davacı kadının ''sen erkek misin, benim için dışarıda çok erkek var'' diyerek eşini aşağıladığı, tanığa ''eşinin iktidarsız olduğunu'' söylediği anlaşıldığından, tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği gözetilmeden, davacı-karşı davalı erkeğe daha fazla kusur izafe edilmesi ve buna bağlı olarak kadının maddi manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
4. HD. 03.04.2023 T. E: 2021/27141, K: 4806
Koca tarafından TMK. mad. 166/1'e dayalı olarak davalı aleyhine açılan boşanma davası, taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak bir geçimsizlik bulunmadığı gerekçesiyle reddedilip kesinleştiği- Bu tarihten sonra taraflar biraraya gelmemiş, davalı kadından kaynaklanan boşanmayı gerektirecek kusurlu bir davranışın da kanıtlanamadığı- Mahkemece, TMK. mad. 185/3. ve 186/3. uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- 
Nafaka davasında kabul edilen yıllık nafaka miktarı gereğince bölge adliye mahkemesince verilen kararın miktar itibariyle kesin olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına hükmolunan iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkek eşin tam kusurlu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadın eş yararına (TMK) 174/1-2 gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği-
İlk boşanma davasını açmış olan kocanın eşine hakaret etmesi, fiziksel şiddet uygulaması, başka bir kadınla yaşamak suretiyle sadakat yükümlülüğüne aykırı hakaret etmesi karşısında boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu bulunduğu anlaşılmış olup, eşlerden birinin, boşanma kararı verebilmek bakımından TMK.'nun 166/son maddesine dayalı ve bu maddede belirtilen koşullar dışında bir kusur araştırması gerektirmeyen davasının kabulü diğer eşin aynı zamanda görülen TMK'nun 166/1-2 maddesine dayalı davasının dinlenmemesini gerektirmediği gibi, bu eşin boşanma talebini de konusuz bırakmayacağından; kadının da eşine karşı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebiyle boşanma davası açmakta haklı olduğu; kadının da boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği- 
Erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği anlaşıldığından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekip gerçekleşen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde de olduğundan kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü gerektiği-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında, kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davalı-karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin (1.) ve (2.) fıkrası gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri ya da davadan önce son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi olduğundan; tarafların evlilik birliğinin devamı süresince oturdukları yer ile dosyaya sunulan ikametgah belgesi uyarınca da davacının dava tarihi itibarıyla yerleşim yerinin aynı olduğu anlaşılmış olup, gerçekleşen bu durum karşısında; mahkemece süresinde yapılan yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik kararının verilmesi gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen almak zorunda olduğundan; tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuğun baba yanında yatıya kalacak şekilde, babanın çalışma gün ve saatleri de dikkate alınarak kişisel ilişki tesis edilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.