İ. sözleşmesine dayalı davada, davacı iddiasını yazılı delil ya da delil başlangıcı veya ikrar gibi kesin bir delil ile ispatlayamamış ise de açıkça yemin deliline dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yargısal içtihatlarda yapılan tanıma göre paydaşlar arasında fiili taksim bulunduğu takdirde önalım hakkının kullanılmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunun kabul edilebilmesi için, yasal önalım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu bir taşınmazın varlığının, bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesi ve davacı ve davalıya pay satan paydaşın taşınmazın belirli bir kısmını kullanmalarının gerekli ve yeterli olduğu, paydaşlar arasında fiili taksim bulunması hâlinde yasal önalım hakkının kullanılamayacağına dair bir yasa hükmü bulunmasa da, taşınmazda fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun korunmasının,TMK’nın 2’nci maddesinde tanımını bulan dürüstlük kuralının gereği olduğu, zira TMK’nın 2’nci maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması zorunluluğunun getirildiği, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağının belirtildiği, bilindiği üzere hakkın açıkça kötüye kullanıldığı tüm hâllerde dürüstlük kuralına da aykırılığın söz konusu olduğu, fiili taksimin hukuki dayanağını da TMK’nın bu maddesinin oluşturduğu, nitekim öğretide paylı mülkiyette fiili taksim durumu Yargıtay kararlarından bağımsız olarak tanımlanmamış olup yalnızca yasal önalım hakkının dürüstlük kuralına aykırı kullanımlarından biri olarak nitelendirildiği-
Hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte olmasının zorunlu olduğu-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemi-uyuşmazlığın çözümünde etkili olan delillerin toplandığı ve değerlendirildiği gözetilerek ikinci adım mahiyetindeki TBK’nin 97. maddesinin uygulanması değerlendirilerek bir sonuca gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile HMK’nin 353/1.a.6 maddesine aykırılık gerekçe gösterilerek hükmün ortadan kaldırılamayacağı-
Satış vaadine konu edilen bağımsız bölüm tapusu oluşmamış, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmamış olup; öte yandan mahkemece hükme esas alınan binadaki bağımsız bölümün vaat borçlusuna ait olduğu hususu da sabit olmadığından davacı tarafından dayanılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunmadığından tapu iptali ve tescil davasının reddi gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshi ve tapu iptali tescil istemi-
"Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile yapılan temliki tasarruf iptal olunmasa idi; vasiyetnamenin konusuz kalacak olduğu, oysa, tapu kaydı iptal olunduğundan" vasiyetin geçerliliğini koruduğu-
Taraflar arasındaki 03.12.2010 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil talebine-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, yolsuz tescille edinen kişilerden pay satın alan üçüncü kişilerin edinimlerinin iyiniyetle gerçekleşmiş olması halinde T.M.K.'nun 1023. maddesi hükmünce taşınmazdaki haklarının korunacağı- Satış değeri ile gerçek rayiç değer arasında aşırı fark bulunduğu ve davalıların TMK. mad. 3 anlamında özen  borcunu yerine getirmedikleri durumlarda üçüncü kişilerin iyiniyetle hareket ettiklerinin kabul edilemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.