Adi ortaklığı oluşturan şirketler aleyhine açılan davanın konusu para ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılmasının zorunlu olmadığı- Ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığından değil ihtiyari bir dava arkadaşlığından söz edilebileceği- Dava işçilik alacaklarının tahsiline ilişkin olup konusu para olan davada adi ortaklar arasında zorunlu bir dava arkadaşlığı söz konusu olmadığından Mahkemece dava dışı adi ortağın davaya dahil edilmesinin ve bu Şirket aleyhine hüküm kurulmasının yerinde olmadığı- Davanın açıldığı tarih itibarıyla arabuluculuk dava şartı olup anılan Şirket bakımından arabuluculuk dava şartı da gerçekleşmediğinden şirketin davaya dahil edilmesi hatalı olduğu gibi arabuluculuk dava şartı mevcut olmadığı halde davanın esasına yönelik hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Davalı işverence ihtarname ile davacının Bölge Müdürüne karşı tehdit ve hakaret suçlarını işlediği, bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğu, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği davada; davacı hakkında tehdit ve hakaret suçlarından açılan ceza davası sonucunda, delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verildiğinden, ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağının göz önünde bulundurulması gerektiği- Davalı tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği ispatlanamadığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı kabul edilerek anılan alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesine dayalı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle vasi atanması talebine-
Üçüncü kişinin icra mahkemesine başvurusunun, yetki belgesinin iptali istemine ilişkin olup İİK'nın 16/1. maddesi kapsamında yasal 7 günlük süreye tâbi olduğu, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin süre yönünden denetimi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, istemin süresiz şikayet konusu olduğundan bahisle işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Uyuşmazlık, usul ve yasaya aykırı yapılan ihalenin feshi istemine ilişkindir...
Takip talebinde ve/veya ödeme (icra) emrinde İİK 58 hükmüne aykırı olarak, takip konusu yabancı para alacağının Türk parası ile tutarının gösterilmemiş olmasının kamu düzenine aykırılık teşkil edeceği, bu hususun icra mahkemesince doğrudan doğruya gözetilebileceği gibi, süresiz şikayet yolu ile de borçlu tarafından icra mahkemesine bildirilerek yapılan takibin ve/veya ödeme «icra» emrinin) iptaline neden olacağı, İİK. 58/II-3 ve 60/I hükümlerinin emredici hüküm olduğu–
Kural olarak, dere yataklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılmasının mümkün bulunmadığı, ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yerin, koşulları mevcut olduğu takdirde, niteliğine göre zilyetlik ve imar-ihya yoluyla kazanılabileceği, bu nedenle, taşınmazların çevresinde bulunan dereler gözetilerek, uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin keşifte dinlenilmesi, dava konusu yerlerin dereden elde edilen ya da etki alanında kalan yerlerden olup olmadığının, derelerin aktif niteliğinde bulunup bulunmadıklarının, dereyle aralarındaki kot farkının saptanmasının ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
İlamın, tefhim edilen kısa karara uygun yazılmasının ve gerekçe taşımasının kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olduğu-
Anne baba evli değilse, çocuğun annesinin soyadını taşıyacağı ve onun hanesine kaydedileceği– Not: Anayasa Mahkemesi'nin 02.07.2009 T. E:2005/114, K:105 sayılı kararı ile anne ile babanın boşanmaları halinde çocuğun ananın soyadını taşıyacağı hususu iptal edilmiş olmakla, aşağıdaki içtihadın günümüzde bir geçerliliği kalmamıştır.

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.