Borçlar Kanunu'nun açıklanan hükmüne ve takip dayanağı kredi sözleşmesi içeriğinde kefaletin müteselsil olduğunun yazılmasına göre, kefil olan şikayetçinin borçlular hakkında genel haciz yolu ile takip yapabileceği, asıl borçlular aleyhine öncelikle rehinle temin edilen alacağın tahsili amacıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması gerekeceği-
İlamda açıkça net alacağa hükmedilmemesi halinde, hükmedilen alacağın brüt kabul edileceği, alacaklının ilam konusu bedelden bu kesintilerin düşülmesinden sonra kalan net miktar için ilamlı takip yapabileceği-
Bononun düzenlendiği tarihte, borçlunun reşit olmadığının anlaşılması halinde, bono bedelinden -kural olarak- borçlunun sorumlu olmayacağı, borçlunun sonradan reşit olmasının, bonoya geçerlilik kazandırmayacağı–
Mülkiyet hakkına (taşınmazın aynına/dayalı olarak verilmiş olan -el atmanın (müdahalenin) önlenmesine, tapu iptali ve tescile, taksime ilişkin- ilamların, ilam kesinleşmeden icraya konamayacağı–
Toplanan delillere göre borçlunun imzaya itirazının kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, ancak, cirantanın takip alacaklısı olduğu gözetildiğinde, adı geçenin, takip konusu senetlerdeki imzaların keşidecinin eli ürünü olup olmadığını bilebilecek konumda olmadığı anlaşıldığından, bu durumda icra mahkemesince alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına karar verilmesinin; ayrıca mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin davada, işyerinin icra yoluyla satışının yapıldığı ve davacı şirketin işyerini satın alan şirketten kiraladığı, icra satış işleminin bir işletme satışı biçiminde gerçekleşmeyip bina ve makine satışı olarak gerçekleştiği, davacı şirket ile Kurum borçlusu şirket arasında doğrudan ya da dolaylı hukuki ilişki kurulmadığından 5510 Sayılı Kanun'un 89.maddesine göre işyeri devrinden ve devir sebebiyle Kurum alacağından sorumluluğun söz konusu olamayacağı-
Alacaklı tarafından bir adet bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, takip dayanağı bonoyu şirketi temsilen imzaladığını, şahsi sorumluluğunun bulunmadığını belirterek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu davada, sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından şirket kaşesi dışına atılan imza aval olarak değerlendirileceği- İtiraz eden ve adı geçen şirket yetkilisi olan borçlunun kaşe dışında, açıkta herhangi bir imzası da bulunmadığından, kaşe üzerine atılan imzaların şahsı adına değil, şirketi temsilen atıldığı ve şirketi borç altına soktuğu kabul edilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.