Açılmamış sayılmasına karar verilen bir dava hiç açılmamış sayıldığından TMK.nun 713/1 fıkrasında yer alan kazanmayı sağlayan yirmi yıllık süreyi kesmediği; dolayısıyla taşınmaz üzerinde davacının aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyetliğinin devam ettiği-
Kesin hüküm itirazının, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesinin gerekeceği, yine kesin hüküm itirazının, mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonra da ileri sürülebileceği, bu bakımdan usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir tesire haiz olduğu-
İstanbul 13 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin kararında, 3 adet hisse senedinin davalıya teslim edildiği ve dava tarihi itibariyle temettü alacağının kalmadığı hüküm altına alındığından ve işbu dosyada ise anılan dava tarihinden sonraya ilişkin temettü alacağı da talep edildiğinden dava konuları farklı olup mahkemece, söz konusu hisse senetleri yönünden önceki kararın kesin hüküm teşkil etmediğinin kabulü ile işin esasına girilmesi gerekeceği-
Şarta bağlı feragatin davayı sona erdirmeyeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Davalının aynı yeri iki ayrı satış vaadi sözleşmesi ile farklı kişilere sattığı ve halen davaların derdest olmaları gerçekliği karşısında davaların birleştirilerek sonuçlandırılması gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Ceza mahkemesince saptanan maddi olgular hukuk hakimini de bağlayacağından ceza davasının neticesi beklenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ilâ 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 ilâ 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik ve 20.02.2019 tarihinden sonra ise Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğundan kaza tarihinde geçerli mevzuat uyarınca sağlık kurulu raporu düzenlenmesi gerekeceği, eldeki davada kaza, 22.11.2017 tarihinde meydana geldiğinden, İtiraz Hakem Heyetince; davacı tarafından kararın temyiz edilmediği göz önüne alındığında davalının usuli kazanılmış hakları gözetilerek davacının kazaya ilişkin tüm tedavi evrakı eklenip (eksik varsa temini ile) dosyada bulunan sağlık kurulu raporları da irdelenmek ve bizzat muayene edilmek suretiyle kaza tarihinde yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yetkili sağlık kurulundan rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Dosyanın incelenmesinde; davacı vekilinin dava dilekçesinde 09.09.2021 tarihinden itibaren temerrüt faizinin işletilmesini talep ettiğinin, ıslah dilekçesinde aynı talebini yinelediğinin, İtiraz Hakem Heyetince ise davacının talebi aşılmak suretiyle 25.06.2021 tarihinden itibaren işleyecek faize karar verildiğinin anlaşıldığı, şu durumda İtiraz Hakem Heyetince, 6100 sayılı HMK’nın 26 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki hüküm gözetilmek suretiyle davacı vekilinin talebiyle bağlı kalınarak 09.09.2021 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu- 5684 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinin (17) numaralı fıkrası, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16/13 üncü ve AAÜT’nin 17/2 nci maddeleri bir bütün olarak yorumlandığında tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olarak hükmolunması gerektiği-
Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin davada, iade borcunun kapsamını belirlemede,öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerektiği, dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılarak yararlanılan giderler nedeniyle, sebepsiz zenginleşme borçlusunun (davalıların) bu giderlerin yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiğinin, yapanın ise o anda fakirleştiğinin kabul edilemeyeceği; giderlerin yapıldığı tarih itibariyle değil, taşınmazların fiilen davalılara teslim edildiği gün itibariyle sebepsiz zenginleşme miktarının iade anındaki değeri gözetilerek belirleneceği-
İtirazın iptali davası açıldıktan sonra aynı hukuki sebebe dayanarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yararı bulunmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.