Yerel mahkemede görülen davada yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında; davacının kendisine ait gecekondu evde eşi ve 2 çocuğuyla ikamet ettiğinin, işsiz olduğunun, geçimini kardeşlerinin yardımıyla sağladığının, oğlunun lise öğrencisi olup şu anda yürüyemez durumda bulunduğunun, kızının ilkokul öğrencisi olduğunun ve yine diğer davacının ev hanımı ortaokul mezunu olduğunun, psikolojik tedavi gördüğünün, eşiyle birlikte gecekonduda yaşadığının, üzerine kayıtlı menkul ya da gayrimenkul bulunmadığının tespit edildiği, ayrıca; davacılar üzerlerinde kayıtlı gayrimenkul (Davacının ikamet ettikleri gecekondu dışında) bulunmadığı, sigortalı olarak çalışmadıkları ve vergi dairesinde mükellefiyet kayıtlarının bulunmadığına dair evrakları da sundukları, davacıların; mahkemece adli yardım talebinin reddine gerekçe gösterdiği yerel mahkemede görülen davada hükmedilen tazminat alacağını davalı borçlu şirketten karşılayamadığı ve işbu tasarrufun iptali davasını da bu alacağı tahsil edemediğinden açmış olup, ayrıca hesap edilen harcın yüksek olduğu; davacıların bu bedelleri dava harcı olarak ödemesini beklemenin hakkaniyete uygun düşmeyeceği dikkate alındığında, adli yardım talebinin reddinin somut olayın özellikleriyle bağdaşmadığı-
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen kararla alacaklının duran takibine devam etmesi ve ilamdan kaynaklanan fark alacaklarının muhtıra gönderilmesi suretiyle tahsilinin mümkün olduğu-
Tek başına şuf’a davası açmış olan mirasçının, duruşmada “terekeye temsilci tayin ettirmeyeceğini, diğer mirasçıların da onaylarını sağ- lıyamayacağını” bildirmesi halinde, mahkemece açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve davayı takipsiz bıraktığı gerekçesiyle 07/07/2015 tarihinde dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacı vekilinin üç aylık süre içerisinde 14/09/2015 tarihinde davanın yenilenmesi talebinde bulunduğu görülmekle davacı kurumun harçtan muaf olduğu da gözetilerek HMK 150. maddesi hükümleri gereğince işlem yapılması gerektiği-
İşlemden kaldırılan dosyada dava açılmamış sayıldığından talebin niteliği gereği davalı taraf lehine vekâlet ücreti tayin ve takdir edilmesi gerektiği-
Dosyada davacı şirketin iki vekilinin bulunması halinde ve azil ya da istifaya ilişkin belgenin de bulunmadığı bu nedenle iki vekilin de görevinin devam ettiği,  vekillerden birinin doğum yapması ya da hastalanmasının diğer vekilin duruşmalara katılmasına ya da işlemden kaldırılan dava dosyasını yenilemesine engel teşkil etmediği- Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına dair verilen kararın nihai bir karar olduğu, nihai kararlara karşı temyiz yolu açık olup eski hale getirme talebinde bulunulduğu tarih itibariyle henüz temyiz süresinin dolmadığı, süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen sonuca, nihai kararın temyiz edilmesi suretiyle ulaşılması mümkün olduğundan eski hale getirme talebinde bulunulamayacağı, yargılamadan el çekmiş olan mahkemelerin eski hale getirme yoluyla verdikleri nihai kararı değiştirme ya da ortadan kaldırmalarının da usulen mümkün olmadığı-
HMK yürürlük tarihi olan 01.10.2011 tarihinden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılmadığına göre, mahkemece HMK'nun 320/4. maddesine dayalı olarak davanın açılmamış sayılması yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece 25.06.2015 tarihli duruşmada davacı vekilinin vermiş olduğu mazeret dilekçesinin kabulüne karar verilip duruşmanın 22.10.2015 saat 9.40’a bırakıldığı halde davacı vekiline duruşma gün ve saatinin bildirilmediği,yine Uyap sisteminde bu duruşma tutanağının bulunmadığı anlaşılmakla 22.10.2015 günlü duruşmada takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.