İşyeri sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu ileri sürülen davalılardan rücuen tahsili istemi-
Dava, TMK'nun 683.maddesine dayalı elatmanın önlenilmesi isteğine ilişkin olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27.maddesi hükmüne göre Kadastro Mahkemesi'nin görev alanına dahil bulunduğu-
Taşınmaz mal üzerinde kalıcı yapı niteliğinde olan yayla evine ilişkin olduğu ve davacının, mülkiyet hakkına istinad ederek davayı açmış olduğu anlaşıldığından, davanın, TMK. mad. 981 vd.nda yer alan "zilyetliğin korunması davası" niteliğinde bulunmadığı, uyuşmazlığın, TMK'nun 683. maddesi gereğince çözümlenmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın mera vasfında olduğundan davacının zilyetliğinin herhangi bir mülkiyet hakkına dayandığının söylenemeyeceği, bu nedenlerle davacının salt zilyetliğinin mevcut olması; ayni koruma kapsamında olan yıkım kararı verilmesini haklı kılmayacağı, davacının daha önce zilyetliğin korunması istemiyle açmış olduğu davada zilyetliğin korunmasına ilişkin ilam elde etmiş olmasının da bu sonucu değiştirmeyeceğinden yıkım davasının reddedilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın orman vasfı ve Maliye Hazinesi adına kayıtlı oluşu göz önüne alındığında taraflar arasında imzalanan harici satış sözleşmesinin geçerli olmadığı, satış sözleşmesi geçersiz olduğundan davacının ancak sözleşme ile verdiğini geri isteyebileceği, buna karşın geçersiz harici sözleşmeye dayanarak elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunamayacağı-
Hazine adına kayıtlı olup 40 yılı aşkın bir süreden beri murislerinin kullanımında olan davacılara kaldığını ve davacıların zilyetliğinde olduğu söylenen taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilen naylon seraların, mahkemece emsal olarak kabul edilen ve hükme dayanak yapılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8-518 Esas 2009/573 Karar sayılı ilamında kişisel hakka konu olduğu belirtilen ''sabit ve hafif nitelikte olmayan yapı'' olarak kabulü mümkün olmadığından davacının ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görevin; sulh hukuk mahkemesine ait olduğu-
Orman niteliğindeki yerin kişilerce iktisabı mümkün olmadığından bir hakkın varlığından da söz edilemeyeceği, hal böyle olunca davacının ( miras yoluyla intikal eden ) zilyetliğinin dahi herhangi bir hakka dayandığının kabul edilemeyeceği, bu sebeple yerel mahkemenin davayı MK.nun 897. maddesine uygun zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirmesinin yerinde olacağı-
Dava konusu taşınmaz bölümünün ve üzerindeki gecekonduların davacılar ve davalı tarafından herkesin kendine ait yeri tasarruf ettiklerinin mahkemenin de kabulünde olduğu, davanın, zilyetliğin korunması niteliğinde olduğundan zilyetliğin niteliğinin belirlenememiş olması davanın reddine gerekçe olamayacağı, tüm bu açıklamalar dikkate alındığında davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
4721 sayılı TMK’nun 713/V. fıkrasının son cümlesinde yer alan «mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların gerçekleştiği anda kazanılmış olur» hükmü karşısında, «...mülkiyet hakkının tescil kararının kesinleşmesinden sonra doğabileceğine...» değinen 04.12.1998 tarih 4/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının geçerliliğini yitirmiş olduğu–
8. HD. 04.12.2017 T. E: 2015/14496, K: 16096-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.