Dava konusu bono zorunlu şekil şartlarının tamamını taşıdığından kıymetli evrak niteliğinde olduğu, davacı şirket bu bonoda avalist sıfatına sahip olduğundan, bonodan kaynaklanan sorumluluğu müteselsil sorumluluk esasına dayanmakla davacının asıl borçlu şirkete karşı takip yapılmadan kendisine takip yapılamayacağına ilişkin iddiasına itibar edilemeyeceği, -Dava konusu bononun şirketi temsile yetkili kişiler tarafından düzenlendiği mahkeme ilamıyla sabit olup, davacı şirketin senedin tanzim tarihinde kefalet ehliyetinin tam olduğunun bilirkişi incelemesiyle saptandığı bu nedenlerle davacının avalist sıfatıyla bonoyu imzaladığı dava konusu bonodan doğan borçtan sorumlu olmadığını ispatlayamadığı bu nedenle menfi tespit talebinin reddi gerekeceği-
Çekin, bir ödeme aracı olup davalının elinde bulunduğu - Davacının bu çekin bedelsiz olduğunu ya da iddia ettiği gibi boş olarak verildiğini ve dolayısıyla anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yazılı delille ispat etmek zorunda olduğu- Bu davada ispat yükünün davalıda değil, davacıda olduğu - 11. Asliye Ceza Mahkemesinin sayılı kararıyla davalı hakkında resmi belgede sahtecilik, bedelsiz senedi kullanma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de bu karar netice itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin bir karar olup, Ceza Mahkemesinde dinlenilen tanık ifadeleri bu menfi tespit davasında da ispata yeterli olmayıp 6100 sayılı Kanun'un 200 ve 201 inci maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatlanması gerekir. Bu nedenle ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispat edemediği anlaşılmakla "davanın reddine karar verilmesi" gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Feragat dilekçesi değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi nedeniyle kararın bozulması gerektiği-
Davacı-karşı davalı vekilince dosyaya sunulan 20.01.2016 tarihli ıslah dilekçesi konusunda mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, olumlu-olumsuz bir karar verilmediği, öncelikle davacı-karşı davalı vekilinin ıslah dilekçesinin niteliği hakkında açıklama yaptırılarak, dilekçesindeki talebin itirazın iptali davasının alacak davasına dönüştürülmesi mi, yoksa açılmış olan itirazın iptali davasının müddeabihinin artırılması niteliğinde mi olduğu sorulup tespit edildikten sonra, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Çekin keşide tarihinin 30.10.2019 olduğu, Ticaret Sicil gazetesine göre şirketin önceki yetkilisi ................'in temsil yetkisinin 22.08.2019 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra şirket yetkilisinin .......... olduğu, alacaklının çekin kendilerine ileri tarihli verildiği beyanını ispatlayan bir belge sunmadığı, her ne kadar delil olarak dayanılan savcılık beyanları çekin keşide tarihinden önce alınmışsa da bu hususun tek başına, icra mahkemesinde çeklerin ileri tarihli düzenlendiği ve lehtara verildiğinin ispatı için yeterli olmadığı, sunulan belgelerden sadece bir tanesinde takip konusu çeke açık atıf olduğu ancak bu belgede tarih bulunmadığı, Cumhuriyet Savcılığının havale tarihinin ise 10.12.2019 yani çekin keşide tarihinden sonra olduğu dolayısıyla borçlunun imzaya itirazının yerinde olduğu, çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenip verildiğine dair ispata yarar bir belgenin de sunulmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Kısa kararda davanın kabulüne denilerek asıl alacağa ilişkin itirazın iptaline karar verilmiş, gerekçeli kararda ise davanın kısmen kabulüne denilerek asıl alacak ile birlikte işlemiş faize yapılan itirazın iptaline karar verilmiş olup, bu durumda kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması doğru görülmediği, davacı dava dilekçesinde asıl alacağa yapılan itirazın iptalini talep etmiş olduğu-
Taşıma hizmeti kapsamında düzenlenen faturanın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Davanın, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, ancak davacının kötü niyet tazminatı talebi hakkında bir karar verilmediği - Mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği üzere davalı (M)'nin dava konusu bonoyu teminat amacıyla verildiğini bilerek iktisap ettiği, dolayısıyla icra takibi yapmasında haksız ve kötü niyetli olduğu, bu durumda 2004 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca davacı borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği -
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 70.000-TL'lik çek dışındaki ödemelerin icra takip tarihinden önce ödendiği kabul edilmiş olmasına rağmen, dava konusu olan 200.511,98-TL'den dava tarihinden sonra ödenen 70.000-TL mahsup edildiğinde bakiye 130.511,98-TL üzerinden takip yapılmasında davacının kötüniyetli olduğu, bu nedenle anılan miktar üzerinden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.