Davaya konu bononun iş ilişkisi sırasında düzenlenmiş olup, fesihten sonra doldurulmak suretiyle işleme konulduğu, bu itibarla sözü edilen hukuka aykırı işlemden fayda sağlayamaya çalışan her iki davalının da menfi tespit davasında birlikte sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Davacı kiracının hakkında başlatılan icra takibi nedeniyle yaptığı harici ödemelerin icra dosyasına geç bildirilmesi nedeniyle davacı tarafın zararı olduğu tespit edildiğine göre bu miktar üzerinden itirazın iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmesi gerektiği- Takip talebine itiraz edilen alacaklının, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği- İİK. mad. 67/2 uyarınca, bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine %20'dan aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edileceği- Davalı kiralayan, bu davanın konusu olan davacı hakkında başlatılan icra takibi üzerine davacı kiracının harici ödemelerini bilebilecek durumda olup, bu ödemeleri icra dosyasına da geç bildirdiğine göre itirazının kötüniyetli olduğunun kabulü ile davacı lehine kabul edilen miktar üzerinden %20 icra tazminatı verilmesi gerektiği-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli ve 2017/12-766 Esas 2019/289 Karar sayılı kararında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Dairemizin bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra davanın kabulüne dair karar vermesinin isabetli olmadığı-
Adi kefalette, kefil hakkında takip işlemi başlatılabilmesi için, önce asıl borçluya başvuru yapılması gerektiği, yapılan başvurunun semeresiz kalması halinde kefile başvuru yapılabileceği- Davalı kefil, icra takibine esas su borcuna konu taşınmazı kiralamak suretiyle bahçe olarak istifade ettiği ve kefalet sözleşmesinin varlığı dikkate alındığında, davacının kötüniyetli olarak icra takibi yaptığından söz edilemeyeceği ve itirazın iptali davasındaki kötüniyet tazminatı isteminin reddi gerektiği-
Tacir olan taraflar arasında sözleşme bulunmadığından davacının davalıdan kur farkı talep edemeyeceği belirtilmişse de, taraflar arasındaki ilişkinin yabancı para ile gerçekleştirildiği fatura ve taraf defterlerinin içeriğinden anlaşıldığından, yazılı sözleşme yapılması geçerlilik koşulu olmadığından, davanın reddinin isabetsiz olduğu- Bir tacirin kendi defterleri aleyhine delil teşkil edeceğinden, davalı defterlerindeki kur farkına ilişkin alacak kaydı bulunduğu ve çekle yapılan ödemeler de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Taşınır rehininin paraya çevrilmesi için ilamsız icra takiplerinde asıl borçlu ve rehinli taşınır maliki bakımından zorunlu takip arkadaşlığı olduğu- Davacı tarafından sadece asıl borçlu hakkında başlatılan icra takibi usulüne uygun addedilemeyeceğinden, davalının münhasıran gemi maliki sıfatına dayalı olarak takibe ve hacze dilekçeyle itirazda bulunmasının haklı nedenlere dayalı olduğunun kabulü ile alacaklı tarafından açılan davanın reddi gerektiği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Davacı vekili, bozmadan sonraki beyanlarında “davalının kısmi ödeme savunmasının doğru olduğunu” açıkça bildirmiştir. Bu durumda mahkemece takipten önce yapılmış olan bu ödemenin nazara alınarak, takip tarihindeki borç miktarının saptanarak, davadan sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında nazara alınacağı gözetilmek sureti ile karar verilmesi gerekirken bu yönlerin gözden kaçırılması doğru olmadığı gibi, takipten önce ödeme yapıldığı halde, ödenen bu miktarın da takibe konu edilmesi karşısında, davalının kötüniyet tazminatı talebinin değerlendirilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Davacı takip talebinde %27 faiz talep etmiştir. Taraflar tacir olup 3095 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca alacaklı avans faiz uygulanmasını isteyebilir. Mahkemece avans faiz oranı saptanıp davacının talebi de gözetilerek buna göre karar verilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.