Uyuşmazlık, taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesinin feshi ile alacak, tazminat istemine ilişkindir...
Davacı, icra dosyasındaki takip konusu alacağın bir kısmını temlik aldığından temlik eden ile aynı haklara sahip olup, kısmen temlik eden ve kısmen temlik alanın ancak kendilerine ait alacaklar üzerinde tasarrufta bulunabileceği, alacağın bir kısmını temlik edenin, alacağın tamamı ile ilgili haczin kaldırılmasını isteyemeyeceği, davalı icra müdür vekili tarafından temlik edenin talebi üzerine alacağın temlik edilmeyen kısmı üzerinden de usulsüz olarak haczin kaldırılması işlemi gerçekleştirilmiş olup, haczin tamamen kaldırılması işlemi nedeniyle takip dosyasındaki blokeli alacak takip borçlusuna ödendiğinden davacı zarara uğramış olup; zarar, usul ve yasaya aykırı talebin icra müdürlüğü tarafından yerine getirilmesinden kaynaklanmış olduğundan, oluşan zararla icra müdürlüğünün işlemi arasında illiyet bağı olduğu ancak davacının uğradığı zararı ile ilgili davalı Bakanlık aleyhine dava açabilmesi için takip dosyasında borçlu şirketten alacağını tahsil edememiş olması, başka bir ifade ile borçlu şirketin borcunu ödemekte acze düşmüş olması gerektiğinden, mahkemece, davacının dava dışı borçlu şirketten alacağının tahsilinin mümkün olup olmadığı araştırılmadan, davanın reddine karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Mahkemece; dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda, 2008 yılı acil formaları ve defter kayıtları ile yine aynı yıla ilişkin bilgisayar kayıtları da incelenmek sureti ile davalı tarafça muayenesi yapılmadığı halde onun tarafından muayene edilmiş gibi gösterilen hastalar sonucu davalının fazla ek ödeme alıp almadığı konusunda, önceki bilirkişi raporları arasında çelişkileri giderecek ve itirazları da karşılayacak şekilde taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak; sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davada taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesi gereğince fesih sonucu davalı elinde kalan malzeme bedelinin davacıdan tahsiline karar verildiği, ne var ki, halen malzemelerin davalı zilyetliğinde bulunduğu, bu hususun sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, o nedenle malzemelerin iadesi halinde bedellerinin karşı davada tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Bir hukuki işlemin borç doğurmasının nedeninin irade açıklaması olduğu, sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeninin ise kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesi olduğu, taraflar arasında malvarlıklarının değişimi bir sözleşmeye dayanır ise sebepsiz zenginleşmeden sözedilemeyeceği, hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda borçlunun borcunu anlaşmaya uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekeceği, borçlu anlaşmaya uygun davranmazsa alacaklının borca aykırılık hükümlerini işleteceği ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep edeceği, sebepsiz zenginleşmede ise; sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesinin sözkonusu olduğu, sebepsiz zenginleşmenin alacaklıya 2. derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin edeceği, malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davasının gündeme gelemeyeceği, bunun bir sonucu olarak da, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunmasının olanaklı olmadığı-
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshini, tapu iptal tescil ve menfi zararların tazmini istemlerine ilişkindir...
Galleye hak kazandığını mahkeme ilamıyla ispatlayan vakıf evladına ancak kararın kesinleşme tarihinden sonrası için galle fazlası ödeneceği–
Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada, dava açma konusunda emir vermeye yetkili makam ve bu makamın fiil ve zararı öğrenme tarihi belirlenip, bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı hususu üzerinde durularak, zamanaşımı süresinin dolduğu kanaatine varılması halinde işin esasına girilmeksizin, yalnızca zamanaşımı yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
Kooperatif ile ortağı arasındaki uyuşmazlıklarda zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak öngörüldüğü-
HMK'nun 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK'nun 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez. HMK.nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez. 7251 sayılı Kanun ile HMK.nun 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.