Yıllık izin ücreti alacağının feshe bağlı alacaklardan olduğu, ancak iş sözleşmesinin feshi hâlinde yıllık izin hakkının ücrete dönüştüğü ve fesih şartının gerçekleşmesi ile birlikte kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretin, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenebileceği-  6111 s. K.  mad. 166/5 uyarınca, ihtiyaç fazlası olduğu belirlenerek devri yapılan işçilerin, yeni görev yerlerine bu hususun kendilerine tebliğinden itibaren beş iş günü içinde başlamalarının zorunlu olduğu, bu süre içinde işe başlamayan işçilerin iş sözleşmelerinin sona erdirileceğine dair hükümden belirtilen süre içinde işe başlayan işçiler yönünden iş sözleşmesi sona erdirilmeksizin iş sözleşmelerinin devredildiği sonucuna ulaşıldığı- Davacının, beş iş günü içerisinde yeni görev yerinde çalışmaya başlaması ile aranılan fesih şartı da gerçekleşmemiş olduğu- Davacının iş sözleşmesinin dava dışı idareye devredilmesi neticesinde iş sözleşmesinin hâlen devam ettiği anlaşıldığından, İş K. mad. 59 uyarınca, iş sözleşmesinin feshi ile talep edilebilecek yıllık izin ücretine hak kazanamayacağı-  6111 s. K.  mad. 166/6 ile devre konu işçiler bakımından devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devralan Kurum’un sorumlu tutulamayacağından bahsedilmiş ise de; iş sözleşmesi sona ermeyen davacının yıllık izin ücreti alacağı henüz doğmadığı, dolayısıyla dava konusu yıllık izin ücreti alacağının devir tarihinde doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken bir borç olmadığı anlaşıldığından bahsi geçen hükmün, eldeki davaya uygulanmasının mümkün olmadığı-
Geçit davalarında uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince yüzölçümü daha büyük olan taşınmazlar üzerinden geçit kurulması, ayrıca aleyhine geçit kurulan parsellerin bölünerek ekonomik bütünlüğü bozulmadan geçit tesisine karar verilmesi gerekeceği-
Tapuda eklenti (teferruat) olarak kaydedilmiş olsa bile bu taşınırın eklenti (teferruat) niteliğinde bulunmadığının iddia ve isbat edilebileceği-
Kural olarak, aralarında ekonomik bütünlük bulunmayan taşınmazların birlikte satılamayacağı-
Hat, plaka için verildiğinden, hattın haczi ile plakanın da haczedilmiş olacağı ve plaka satıldığında hattın da satışının gerçekleşmiş olacağı- Birlikte satılmasını zorunlu kılan ekonomik bütünlük olduğundan hat ve plakanın ayrı ayrı kıymet taktirleri yapılarak birbirlerinden bağımsız olarak satılmalarının düşünülemeyeceği-
Kadastral yolun varlığı halinde duruma göre bunun elverişli hale getirilmesi gerekeceği-
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre satış bedelinin muhammen değerin yüzde yüzünün üstünde olması halinde zarar unsuru oluşmayacağından, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği-
Ekonomik bütünlük arz eden taşınmazların tek ihalede ve aynı saatte satılmaları gerekeceği—
Ayrı ekonomik değeri olan ve aralarında kullanım birliği bulunmayan (ayrı ayrı kullanılabilen) -televizyon, çamaşır makinası, buzdolabı, müzik seti vb. gibi- taşınır malların ayrı ayrı satılmaları gerekeceği—
Adı anılan anonim şirket, takip borçlusu şirketi TTK'nın 451. maddesi hükmü çerçevesinde devraldıklarından ve ticaret sicili gazetesinde de tescil ve ilan edildiğinden, ölü kişi hakkındaki takibin iptali ile kendileri adına herhangi bir takip olmaksızın yapılan icra işlemlerinin iptali ile hacizlerin kaldırılmasını icra mahkemesinden talep etmiş olup, icra mahkemesince, TTK'nın 451. maddesi hükmü nazara alınarak takibin iptaline karar vermek gerekirken somut olayda uygulanma yeri bulunmayan TTK'nın 152. maddesi gerekçe yapılarak istemin reddinin isabetsiz olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • ...
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • kayıt gösteriliyor