Taşınmazın kamulaştırılmasına karar verildiği dosyanın muhdesatın tespiti istemli dava açısından kesin hüküm ya da derdestlik oluşturmayacağı, mevcut kamulaştırma işlemi nedeniyle davacı tarafın muhdesatın tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu-
Yasal ayrıcalıklar dışında, ayrılmaz parçanın mülkiyetinin (ve onun tasarruf hakkının) üzerinde bulunduğu arza bağlı olduğu, ancak bu kural ile bağdaşmayan bazı ayrıcalıkların İmar Kanununda öngörülmüş ola-bileceği -
Davalının taşınmazı paydaş olan babasına teban kullanıp kullanmadığı belirlenerek, babasına teban kullandığının saptanması halinde, davanın; paydaşın paydaşa karşı açtığı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası olarak nitelendirilip, tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı belirlenip, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanarak, harici veya fiili taksim yoksa TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümleneceği-
Alıcının, ihalede satın aldığı taşınmaz üzerinde, henüz adına tapuda tescil işlemi yapılmadan önce, temliki tasarruf niteliğinde bulunmayan işlemlerde bulunabileceği—
«İcra hakimi»nin, «satış memuru»nun ve «icra dairesindeki hizmetliler»in -İİK. mad. 11 gereğince- kendilerine bağlı olan (dairelerince yapılan) ihalelere giremeyecekleri—
13.07.1998 tarihli taksim sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal tescil olmadığı takdirde tazminat isteği-
HMK yürürlük tarihi olan 01.10.2011 tarihinden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılmadığına göre, mahkemece HMK'nun 320/4. maddesine dayalı olarak davanın açılmamış sayılması yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu-
Payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın kesin neticeye kavuşabilmesi için taksim veya şuyunun satış yoluyla giderilmesi için dava açması gerektiği -
Duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlâli olarak değerlendirilmesinin mümkün görülmediği- Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığı-
Yönetim kayyımının Türk Medeni Kanunu'nun 477/2. maddesi uyarınca kayyımın atanmasını gerektiren sebebin ortadan kalkması veya kayyımın görevden alınmasıyla sona ereceği, yasa hükümlerine aykırı olarak sadece ortaklığın giderilmesi davası ile sınırlı olarak kayyım atanmasının doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.