Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Davacının, haricen satın almaya ve MK.nun 650. maddesine dayanarak davalı payından 275/3675 kadarının adına tescilini istediği, harici satışın geçersizliğinin doğru olduğu, yalnız, davalı dışındakilerin kabul beyanlarına rağmen MK.nun 650. maddesine dayanarak davacıya pay tefrikinin; temyiz eden davalının muvafakatı olmaması ve karşı çıkması nedeniyle kabul edilemeyeceği ve MK.nun 650. maddesinin bu durumda uygulanamayacağı, ifraz imkânı sorulup, eğer ifraz mümkündür şeklinde cevap olursa o zaman MK.nun 650. maddesi ve ayrıca diğer davalıların kabul beyanları değerlendirilerek bir sonuca gitmenin mümkün olabileceği-
Borçlunun aciz halinde olduğunun anlaşılmasına, iptali istenen tasarrufların dava konusu takip dosyasındaki 25.3.2011 tanzim 3.7.2012 vadeli senetle doğan borçtan sonra yapılmasına, 4.6.2013 ve 26.8.2013 tarihli tasarrufların dava açıldıktan sonra yapılmış olmasına, davalı 3.kişilerin borçlunun eşi ve kızı, davalı 4.kişi şirketin borçlunun çocuklarına ait yine davalı 4.kişinin de ekonomik durumu itibarıyla dava konusu aracı almasının hayatın hayatın olağan akışına aykırı olması nedeniyle dava konusu 12.10.2011 ve 20.10.2011 tarihli tasarrufların İİK’nun 278/3-1 ve 280/1 madde, 4.6.2013, 26.8.2013 tarihli tasarrufların da İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu- Borcun doğumu, iptali istenen tasarruflardan sonra olduğundan adı geçen davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı bankanın dava konusu yaptığı takip dosyasına davalı borçlunun itiraz ettiği ve itiraz üzerine takibin durduğu, başka bir dava ile davacı tarafından itirazın iptali davası açıldığı anlaşıldığından mahkemece itirazın iptali davası ilgili mahkemesi'nden istenerek incelenmesi davacı lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise şimdiki gibi anılan takip dosyası yönünden de tasarrufların iptaline, aksi takdirde kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin beklenmesi, davalı borçlu lehine sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise anılan takip dosyası yönünden davanın önkoşul yokluğu reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, aleyhine usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmayan ve taraf sıfatı kazanmayan şirketler taraf kabul edilerek haklarında HMK 114. maddeye aykırı olarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Ölü kişiye karşı dava açılamayacağı ve ölü kişi adına aynı zamanda iptal ve tescile karar verilemeyeceği- Ölenin mirasçılarının sonradan davaya dahil edilmek suretiyle de taraf teşkili sağlanamayacağı ve bu şekilde taraf teşkili sağlanan davaya devam edilemeyeceği, ölü kişilere karşı açılan davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan davalı üçüncü kişilerin tasarrufunun iptali davasına dahil edilmesi gerektiği- İİK. mad. 97/13 uyarınca, takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığından,  alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-  Karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK'nun 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği- İcra mahkemesinin “karşılık dava” olarak açılan tasarrufun iptali davasına bakabileceği-
Tasarrufun iptali davasının sabit olması halinde, mahkemece "... davalı-üçüncü (ve dördüncü) kişiye yapılan tasarrufun, 'takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olarak' iptaline..." şeklinde karar verilmesi gerekeceği–
Ceza davalarında, suçtan zarar gördüğünü ileri süren kişinin davaya katılabilmesi için önce davayı gören mahkemeye başvurması ve hâkimin bu konuda karar vermesinin gerekeceği- Hazırlık soruşturması sırasında yapılacak başvurmaların davaya katılma istemi olamayacağı-
11. HD. 14.12.2016 T. E: 13159, K: 9559-
TMK.nun 713/1 maddesine dayalı davalardan aynı Kanun’un 713/3. maddesi uyarınca ilgili kamu tüzel kişilerine husumet yöneltilmesinin zorunlu olduğu, 5216 sayılı Yasa uyarınca Bala İlçesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kaldığı, bu durumda Büyükşehir Belediyesi’nin diğerleri gibi yasal hasım olduğu, bu nedenle öncelikle davanın Ankara Büyükşehir Belediyesine de yöneltilmesinin gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.