Hakimin tarafların iddia savunma ve istekleri ile bağlı olup ondan fazlasına ya da başka bir şeye hükmedemeyeceği-
Gerek, taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde cezai şartın tahsili istemiyle davacı tarafından daha önce açılan davada ve gerekse görülmekte olan davada, davacının uğradığı ileri sürülen zarar miktarının sözleşme süresinin sonu esas almak suretiyle hesaplanmış ve bu doğrultuda tazminat talebinde bulunulmuş olmasına; cezai şart istemine ilişkin önceki davada Yerel Mahkemece hüküm altına alınan tutarların fahiş görülmesi nedeniyle, mahkeme kararlarının Özel Dairece birden çok kez bozulmuş ve aynı yöndeki direnme kararı üzerine, Hukuk Genel Kurulunca da Özel Daire bozma gerekçesi benimsenmek suretiyle bozma kararı verilmiş bulunmasına; Yerel Mahkemenin, Hukuk Genel Kurulu kararına uyarak verdiği 20.4.2005 gün ve 2005/760-205 sayılı kararın, 9. Hukuk Dairesince 12.7.2005 gün ve 2005/19298-24821 sayılı ilamla onanmak suretiyle kesinleşmiş olmasına; bu durumda, davacının cezai şartı aşan bir zararı bulunmadığı-
9. HD. 14.06.2022 T. E: 6753 , K: 7744
Geçici mühlet kararı henüz dolmadan da ............... tarihinde borçlu şirket hakkında yeni bir ticari ve iktisadi bütünlük kararı verildiği, bu durumda dosyada mevcut tüm hacizler ticari ve iktisadi bütünlük kararı ile geçici mühlet içinde konan hacizler olup hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği- Davalı alacaklı tarafın ................. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ............. sayılı dosyasında ................ tarihli ek karar ile aynı konuda verilmiş bir karar varken yeniden karar verilemeyeceği iddialarının da yerinde olmadığı, dava ve şikayet konularının birbirinden farklı olduğu- Savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüş ise de davalı alacaklı vekilinin duruşmalara katıldığı, savunma hakkının kısıtlanmadığı- HMK'nın 326. maddesi gereği haksız çıkan taraf olarak alacaklı aleyhine yargılama giderine ve tarifede öngörülen vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin mahkeme kararında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Davalı tarafından azlin haklılığına dair bir belge sunulamadığı, cevap dilekçesinde azlin davacının ihtarı ile vekalet ücreti alacaklarını istemesine dayandırıldığı azil işleminin haksız olduğu, sözleşmenin sözleşmeye taraf olmaması sebebiyle davalı yönünden uygulanmasının mümkün olmadığı,...tarihli rapordaki Avukatlık Kanun'un 164/4 üncü maddesine göre yapılan hesaplama esas alınarak bozma ilamında dava dilekçesi ekinde yer almadığı halde hesaplamaya konu olduğu belirtilen dosyalar yönünden yapılan hesaplamalar toplam bedelden mahsup edildiğinde (94.821,35-1.500,00-1.500,00) asıl dosya kapsamında davacı tarafça talep edilmesi mümkün vekalet ücreti alacağının 91.821,35 TL olacağı, asıl davada davacının talebiyle bağlı kalındığı, azlin haklı olup olmadığının tespiti ve yine vekalet ücreti miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden alacak miktarı likit olmadığından, davacı tarafın icra inkar tazminatı isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının icra takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin, takip talebinde belirtilen koşullar üzerinden devamına, davacı tarafın icra inkar tazminatı isteminin koşulları oluşmadığından reddine, birleşen dosya yönünden, davanın kısmen kabulüne, 52.693,39 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine, karar verildiği- Bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı ve özellikle hükme esas alınan... tarihli raporda davalının dosya kapsamındaki avukatlık sözleşmesi ile bağlı olmadığının tespiti ihtimaline göre de Avukatlık kanunun 164/4 uyarınca hesaplama yapıldığı, raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, raporda incelenen 23 dosyadan 2 dosya açısından borcun Mahkemece hesaplamadan düşüldüğü, dilekçe ekinde belirtilen 19 dosya açısından vekalet ücreti hesaplaması yapıldığı-
Miktar belirtilmeden, harçlandırılmadan ve ayrıca infaz kabiliyeti olmayan tahsil hükmü kurulmasının 6100 sayılı HMK hükümlerine aykırı olduğu, mahkemece yapılacak işin, davacıya miktar açıklattırılıp, harcı tamamlandıktan sonra belirlenecek miktar ve taleple bağlılık ilkesi dikkate alınarak hüküm kurulması ve 6100 sayılı HMK’nın 119 ve devamı maddelerine göre işlem yapılması olduğu-
8. HD. 24.01.2017 T. E: 2016/21624, K: 655-
Kiraya veren davacının açtığı ödenmeyen kira bedeli ile erken tahliyeden kaynaklanan makul kira bedeli ve hor kullanma nedeni ile meydana gelen hasarların eski hale getirme bedelinin tahsili istemi-
Kadın tarafından evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma dava dosyası ile erkek tarafından açılan fiili ayrılık sebebine dayalı dava dosyasının davacı-davalı sıfatları farklı olmakla birlikte davalardan biri hakkında karar verilir ve kesinleşirse diğer dava konusuz kalacağından, iki dava arasında aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, tarafların kusurlarının belirlenmesi ve bunun sonucu olarak boşanmanın fer'ilerinin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi amacıyla birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği- Taraflar arasında ayrı mahkemelerde yürüyen boşanma davalarının olması veya boşanma davasından bağımsız olarak ayrı yaşama olgusuna dayalı (TMK. m. 197) açılan tedbir nafakası davasının bulunması, bu davaların her birinde geçici nitelikte olan, talep ve kusur şartlarına bağlı olmayan tedbir nafakası (TMK. m. 169) hükmedilmesine engel olmadığı- Hâkimin, önüne gelen dosyada, tarafların ve çocukların gereksinimlerine bağlı olarak derdest olan diğer davaların akıbetine bağlı olmaksızın uygun bir nafakaya karar vereceği, gerekli gördüğü takdirde bu nafakanın miktarında indirim ve artış da yapabileceği- Birden fazla dosyada tedbir nafakasına hükmedilmesi hâlinde dahi tahsil edilecek nafaka miktarı tek olacağı ve bu durumun karışıklığa sebebiyet vermemesi için hâkimin infazı kabil nitelikte hüküm kurması ve "tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla" ibaresinin hükümde yer alacak şekilde nafakaya hükmetmesi gerektiği- "Tedbir nafakası konusunun önceden Aile Mahkemesi'nde karara bağlandığı, eldeki davada yeniden nafakaya hükmedilmesinin infazda sıkıntı doğuracağı, mahkemece bozma kararının birinci bendinde belirtildiği gibi birleştirme kararı verilmesi gerektiği ve birleştirme kararı ile kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının neticelerini doğuracağı, dolayısıyla TMK. m. 169 ile varılmak istenen sonuca ulaşılacağı, bu sebeple mahkemenin tedbir nafakasına yönelik direnme gerekçesinin bu yönüyle doğru olduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek takipte istenen tutarla takip tarihinde saptanan alacak arasındaki tutar kadar davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.