Borçlunun, karısının kardeşine taşınmazını devir ettikten yedi gün sonra alacaklısına çek keşide etmesi halinde yaptığı devrin muvazaalı sayılacağı–
Borçlunun haczedilen mallarının borcunu karşılamaması halinde, mal beyanında «taşınır taşınmaz hiçbir mal bulunmadığını» belirtmiş olan borç-lunun bu beyanı karşısında haciz tutanağının «geçici aciz belgesi» niteliğini taşıyacağı—
Borcun 10.02.2003 tarihinde doğduğu, tasarrufun 03.12.2003 tarihinde gerçekleştiği, haciz işleminin ise 03.01.2006 tarihinde yapıldığı, bu duruma göre İİK'nın 278/2. maddesi uyarınca ta­sarruf tarihinden haciz tarihine kadar iki yıllık sürenin geçtiği, davalı üçüncü kişi­nin kötü niyetinin de ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar veril­mesi gerekeceği-
İcra kefili olduktan soma sahibi olduğu aracı üçüncü şahsa satan sanık hakkında atılı suçun oluşumu için, borçlunun ödeme gücünün bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir edilmesi gerekeceği-
Davalı yedinci kişiye kadar yapılan devirlerin kısa aralıklarla ve gerçek değerin altında, birbirini tanıyan kişiler arasında yapılmasının  devrilerin alacaklıdan mal kaçırma kastı içerisinde yapıldığı kanaatini uyandırdığı, taşınmazın bulunduğu apartmanın yöneticisi olan davalı tanığının beyanında "taşınmazın son malikten önceki sahibinin davalı borçlu olarak bilindiğinin" belirtildiği- Davalı yedinci kişinin, taşınmazı satın aldıktan sonra aidat makbuzlarının artık onun adına düzenlenmeye başladığına dair beyanı, bununla birlikte anılan davalının abonelik işlemlerini yaptırmış olması ve özellikle kış aylarında yurt dışında yaz aylarında Türkiye'de yaşıyor olması, borçlu ve diğer davalılar ile arasında bir tanışıklığın mahkemece tespit edilememiş olması, yine her ne kadar davalı yedinci kişi tarafından satım bedelinin nasıl ödendiği noktasında bir açıklama veya delil sunulmamış ise de; davacı tarafça da ona yönelik bir kötü niyet iddiası ve ispatı olmadığı ve mevcut içtihatlar çerçevesinde iyi niyetini ispatlamak zorunda olmadığı, aksine varsa kötü niyetinin davacı tarafça delillerle ortaya konulması gerektiği, tapudaki 141.000,00 TL değer ile gerçek değer olan 185.650,00 TL arasında çok fahiş fark da bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkemece bu taşınmazla ilgili davalı yedinci kişi aleyhine kabul kararı verilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı ve dava diğer davalılar yönüyle bedele dönüşmüş olduğundan, tasarrufa konu taşınmazın son tasarruf tarihindeki gerçek değeri olan 185.650,88 TL'nin davalılardan icra takip dosyalarına konu olan alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tahsili ile davacıya ödenmesine, (belirlenen bedelden davalı üçüncü kişinin 156.198,77 TL ile sınırlı olarak, davalı dördüncü kişinin 180.000,00 TL ile sınırlı olarak ve davalı beşinci kişinin 182.260,35 TL ile sınırlı olarak sorumlu tutulmalarına), karar verilmesi gerektiği
İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da"iyiniyet kurallarına aykırılık"nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- Alacağın dayanağı düzenleme şeklinde satış vaadi ve inşaat sözleşmesinde olduğu gibi, dava konusu iptali istenen tasarruf işlemin de davalı borçlu şirket adına şirket ortağı ve temsilcisi tarafından şirket nam ve hesabına yapıldığı, iptali istenen tasarruflara konu taşınmazların aslında borçlu şirkete ait olması nedeniyle (nam-ı müstear şeklinde) davanın esasına girilmesi taraf delillerinin toplanması dava konusu tasarrufların İİK'nun 277, 278, 279, 280 maddeler gereğince iptale tabi olup olmadıkları değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken mahkemece, "davalı şirketin dava konusu taşınmazda hiçbir zaman malik olmadığı gibi diğer davalının da borçlu şirketin tasarrufu ile malik olmadığı" gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, dava şartı olan aciz belgesi asıl dosya ile birleştirilen dosyalarda sunulduğu, Yüksek Mahkeme İçtihatları ile gelişen uygulama sonucu temyiz aşamasına kadar sunulabileceğinden aciz belgesi sunulmayan birleşen dosyalar yönünden bekletici mesele yapılmadığı, dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri ile bilirkişi tarafından tespit edilen rayiç değerleri arasında nispi fark bulunduğundan dava konusu tasarrufların İİK 278/3-2 maddesi gereğince bağışlama gibi sayılıp iptale konu olacağı, dava konusu satışların davalı borçlunun alacaklılarını zarara sokmak amacıyla gerçekleştirildiği gerekçesiyle esas ve birleştirilen dosyalar yönünden davanın kabulüyle davalılar arasında yapılan dava konusu taşınmazların satışına ilişkin tasarrufların iptaline, İİK 283. madde gereğince taşınmazların kaydının tashihine gerek olmaksızın davacılara dava konusu taşınmazlar üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisi tanınmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerekeceği- Bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da göz önünde tutulması gerekeceği- Haciz tutanağı borçlunun terk ettiği adreste tutulmuş ise bu tutanağın da geçici aciz belgesi niteliğinde sayılamayacağı; bu açıklamalara göre somut uyuşmazlıkta borçlu adresinin kapalı olması nedeniyle mal haczi yapılmadığına ilişkin tutanağın da, geçici aciz vesikası niteliğinde sayılmayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.