Davacının sonradan ıslah yolu ile manevi tazminat miktarını artırmasının manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği kuralına aykırı olduğu-
Zorunlu trafik sigortasından kaynaklanan sigortacı ve sigortalı arasındaki rücuen tazminat istemine ilişkin davada, zorunlu trafik sigorta sözleşmesine dayalı rücuen tazminat davalarında sigortacı azami poliçe limitine kadar gerçek zararın tazmininden sorumlu olup, davanın taraflarının ya da hakimin davanın başında gerçek zararı hesap etmesinin mümkün olmadığı; davacının gerçek zararının, tazminat bilirkişi raporu ile belirlenebileceği; bu durumda, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının olduğunun kabulü ile, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
22. HD. 10.10.2018 T. E: 2017/15213, K: 21676-
Fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı-karşı davalı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını ve hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından fazla çalışma ve genel tatil alacakları belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilebileceği - Kıdem, yıllık izin ücreti, ücret alacakları bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı çalışma süresini, ne kadar yıllık izin kullandığını, en son ödenen ücreti ve alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğundan   kıdem, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
"Davacı vekiline taleplerini belirlenebilir miktarlara çıkarması ve gerekli harcı yatırması için yeniden bir haftalık kesin süre verilesi ve ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi hâlinde davanın usulden reddedileceğinin ihtar edilmesine" dair mahkemece verilen ara kararlar üzerine davacı vekilince sunulan dilekçenin esasen "ara karar gereğinin yerine getirilmesi" mahiyetinde olduğu ve "talep artırım dilekçesi" olarak kabul edilemeyeceği- Davacı dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açmış olup alacaklarının miktarını da daha sonraki dilekçesi ile arttırdığından, sonraki dilekçenin alacakların yapılan tahkikat sonucu belirli hâle gelmesi üzerine verilen "ilk talep artırım dilekçesi" olduğu ve bu dilekçeye değer verilerek alacakların hüküm altına alınması gerektiği-
Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiğinin, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmakta olduğu; dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturduğu ve MK. md. 2. ye aykırı olup, hukuken korunamayacağı-
Kıdem tazminatı, yıllık izin, ücret ve ilave tediye alacaklarının belirlenebilir nitelikte olduğu ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri-
Davacı avukatların vekil olarak görev almadıkları icra dosyasından akdi ve karşı yan vekalet ücreti talep etmelerinin kanunen mümkün olmadığı- Azleden tarafın, azlin haklı olduğunu ispatlaması gerektiği, davacı avukatların yalnızca kısmi dava açmalarının başlı başına haklı azil sebebi sayılamayacağı- Avukatlık sözleşmesinde ''davanın neticelenmesi sonucu ortaya çıkan değer'' ibaresinden, davacı avukatların, davalı müvekkili adına takip ettiği dava dosyasında dava değeri olarak belirtilen ve mahkemece hüküm altına alınan miktarın anlaşılması gerektiği, dosyada yapılan keşif sonucu belirlenen ancak dava ıslah edilmediği için mahkemece hüküm altına alınmayan meblağ üzerinden akdi vekalet ücretinin hesaplanmasının hatalı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.