Elinde ilam bulunan alacaklı için getirilen düzenlemeler onu takip yapmaktan alıkoymamakta; aksine daha kolay, çabuk ve ucuz yolla alacağına kavuşturan özel bir yol sağlamakta olduğu- Alacağı ilama bağlanmış alacaklının itiraza tâbi, uzayabilecek bir usulün takip edilmesi gereken ve daha masraflı olabilecek genel haciz yolu ile ilamsız takip yolunu seçmekte hukuki yararının olmadığı- Hiçbir belgeye dayalı olmaksızın icra takibine girişmek yerine alacağını hüküm altına aldırmak yolunu seçen alacaklının, bu seçimini takip aşamasında değiştirip ilama bağlı alacağını ilamsız takibe koymasının da haklı görülemeyeceği-
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispat edilebileceği, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemeyeceği- Davacının, işyerinde çalıştığı hizmet süresince hiç yıllık izin kullanmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Davalı şirket zamanaşımı savunması yapmadığı halde diğer davalı Belediyenin zamanaşımı savunmasından yararlandırılmış ise de zamanaşımı def’i, borcu ortadan kaldırmayıp bunu ileri sürene borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi verdiği ve davalılar arasındaki müteselsil borçluluk ilişkisi uyarınca müteselsil borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı def'inden bunu ileri sürmemiş olanların yararlanmayacağı, davalı asıl işveren Belediyenin zamanaşımı savunmasının diğer davalı alt işveren şirkete sirayet etmesinin mümkün olmadığı bu nedenle davalı Belediyece davaya karşı yapılan zamanaşımı savunmasının sadece kendisi bakımından sonuç doğuracağı- Davalı işverence, davacı işçiye araç tahsis edildiği anlaşılmış olup davacının kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretine fesih tarihinde normal günlük "servis hizmeti" karşılığı miktarının dahil edilmesi gerektiği-
Taşınmaz sayısı dikkate alındığında, davanın dava tarihi olan 05/05/2010 günü itibariyle 7.230.00 TL olan sulh hukuk mahkemelerinin görev sınırı içerisinde kaldığını kabul etmek hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden dava dilekçesinin görev noktasından reddi gerekeceği-
Artık değere katılma alacağı isteği-
Uyuşmazlığın; somut olay bakımından, ödünç iddiasıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali davasında ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu, burada varılacak sonuca göre davacının davalıya havale ettiği meblağın borç olarak gönderildiği ve davalının da bu borcun bir kısmını ödemesine rağmen bakiye borcunun bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı-
Mahcuza ilişkin mahallinde keşif yapılarak, mahcuzun özellikleri uzman bilirkişi eliyle tespit edilerek, davalı 3. kişi ve davacı alacaklı tarafından sunulan faturalar ile ayrı ayrı karşılaştırması, davacı 3. kişi tarafından sunulan faturanın mahcuzla uyumlu olması durumunda; faturanın 3. kişi defterlerinde kayıtlı olup olmadığının (ticari defterlerinin açılış kapanış tasdikleri de göz önünde bulundurularak) araştırılması, dosya içerisinde borçlu ve 3. kişinin ortaklıklarının söz konusu olduğu iddia edildiğinden, 3. kişi ve borçlu şirketin ticari defterleri, banka kayıtları, ticaret sicil kayıtları ve varsa vergi kayıtları getirtilerek, taraflar arasındaki ticari ilişkinin nevi ve yoğunluğu değerlendirilerek, taraflar arasındaki organik bağın araştırılması için mali müşavir ve hesap uzmanı katılımı ile uzman bilirkişi raporu düzenlettirilmesi gerektiği-
Davanın menfi tespit istemine ilişkin olduğu, mahkemece davacının borçlu olduğu miktar belirlenip olumlu tespit kararı kurulmasının doğru olmadığı-
Haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, davacıya ait çekici ve dorsenin haczedilerek muhafaza altına alındığı, söz konusu araçların (2 buçuk ay sonra) davacıya teslim edildiği, davacının araçlarını kullanamaması nedeniyle kazanç kaybı olduğu, araçların yaklaşık 75 gün yediemin deposunda kaldığı, mahkemece bu süre zarfı nazara alınarak hesaplama yapıldığı anlaşılmışsa da, mahkemece, haczin konulduğu ve kaldırıldığı tarihler arasında kalan tüm günler üzerinden zarar tespiti yerine, davacının bu süreyi kapsayan günlerin tamamında çalışması mümkün olmadığından, TBK. mad. 51-52 gereğince uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği-
Uyuşmazlığın somut olayda davacıların murisinin kooperatif üyeliğinin tespitine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-
6183 sayılı Kanuna dayanılarak açılan tasarrufun iptâli davalarında, "iptâl kararı" verilebilmesi için, davacı idarenin kamu alacağının, "dava konusu tasarruftan önce" doğmuş olması gerekeceği–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.