Haksız fiil işlenmesi durumunda, TBK'nun 41. maddesi uyarınca küçüğün haksız eylemin faili olarak, ev başkanının ise TMK'nun 369. maddesi uyarınca zarar görene karşı sorumlu olacakları, her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup, zarar gören küçüğe ve ev başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı davalar açabilecekleri, aynı zarardan, her ikisinin de kendi malvarlıkları ile ayrı ayrı sorumlu olacakları- Haksız fiili gerçekleştiren kişi, davanın açıldığı tarihte ergin olsa bile, bu durumun TMK'nun 369. maddesinde düzenlenmiş bulunan ev başkanının sorumluluğunu ortadan kaldırmamayacağı- İhtiyari dava arkadaşlığı durumunda, davalılardan biri hakkındaki dava genel mahkemenin, diğeri hakkındaki dava özel bir mahkemenin görevine giriyorsa, özel nitelikteki mahkemede davanın görülmesinin gerekli olduğu-
İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırının her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirleneceği- Karşılık davada, temyiz sınırının asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirleneceği- Tespit davalarında, temyiz sınırının tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirleneceği- Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, kısaca kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceği
İhtiyari takip arkadaşı her iki borçlunun ödeme emrine itirazı üzerine duran takibin devamını sağlamak amacıyla açılan itirazın iptali davasında da her iki borçlu ihtiyari dava arkadaşı olarak yer almış olup mahkemece davanın kısmen kabulü ile takibin devamı yönünde verilen ilk kararın temyiz etmeyen davalı yönünden kesinleşmiş olacağı ve takibin bu borçlu yönünden hükmolunan miktar üzerinden devam edeceği-
Trafik kazası sonucunda ölüm nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemi-
HUMK’nun değişik 440.maddesi uyarınca,karar düzeltme istemine konu edilen dava değerinin, karar düzeltme incelemesinin sınırı olan(2009 yılı için) 8510 YTL’lik miktardan az olması durumunda karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği-
Aynı gün bankadan çekilen paranın ödeme yerine geçtiği- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde harç ve vekalet ücreti, takip konusu alacak ile iptal edilen tasarruf konusu şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden hükmedilmesi gerekirken, takip konusu alacak miktarı iptaline karar verilen taşınmazların gerçek değerinden fazla olduğundan, her bir tasarruf yönünden taşınmazın gerçek değeri esas alınarak, ayrı ayrı harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde kümülatif bir şekilde yargılama giderine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
İhtiyari dava arkadaşlığında, borçluların tümüne karşı dava açma zorunluluğunun olmadığı; alacaklı, müteselsil borçlulardan her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi isterse, müteselsil borçluların birkaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabileceği, dava arkadaşı sayısı kadar davanın olduğu, bu sebepten, davalı taraf isterse yüklenici aleyhine de dava açabileceği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 79. maddesi uyarınca hiç kimsenin dava açmaya zorlanamayacağı-
Davalı eşinin boşanma davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın danışıklı olarak davalılara devrettiğini iddia eden davacının açtığı davada, son kayıt maliki ile ara malik arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- Davacının bir alacağının bulunup bulunmadığı yani hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacı ve davalı arasındaki mal tasfiyesi davasının sonucunun beklenmesi gerektiği- Davacı, son kayıt malikinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında ise, taşınmaz birçok defa el değiştirdiğinden kötü niyet zincirinin tespiti, araya iyi niyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukukî irtibatın kesilip kesilmediği ve muvazaanın ispatı bakımından son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesi gerektiğinden, anılan şahsın (ya da şahısların) davaya dahilinin sağlanması için davacı tarafa süre verilmesi gerektiği- Davacıya muvazaa iddiasının kapsamı sorularak mahkemece, davalı ile şekli bakımdan dahil olması gereken diğer davalıların davaya dahilinin sağlanması, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi hâlde davanın reddine karar verilmesi gerektiği- "Taşınmazın eldeki dava açıldıktan yaklaşık bir yıl önce el değiştirdiği, istem tapunun iptali ve tescile yönelik olduğundan hükmün infazı bakımından davanın son kayıt malikine karşı açılması gerektiği, somut olayın niteliği ve davacının talebi gereği ara kayıt maliklerine davanın yöneltilmesinin gerekmediği, davalıların taraf sıfatlarının bulunmadığından verilen ret kararının yerinde olduğu ve hükmün onanması gerektiği" görüşü ile "diğer davalıların ancak asıl hasım olması gereken son kayıt maliki yanında zorunlu dava arkadaşı olabileceği, taşınmazın dava açılmadan önce devredildiği, bu durumda davacıya son kayıt malikine ayrı dava açması için süre verilmesi, açılacak davanın birleştirilmesi ve sonrasında da davacının hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından mal tasfiyesine yönelik davanın da sonucunun beklenmesi gerektiği" şeklindeki değişik gerekçeyle bozma gerektiği yönündeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı asıl borçlunun gösterildiği dikkate alındığında, ipotekli taşınmazlardan birinin maliki olan davacı kefilin menfi tespit davası açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı- Ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının temerrüdünün oluştuğu, davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla yapılan icra takibinin hâlen derdest olduğu, eldeki davaya konu takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderildiği, takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait taşınmazın da bu taşınmazlar arasında olduğu, davalı bankanın TMK.'nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil, "rehin veren üçüncü şahıslar" hanesinde gösterdiği- İİK 149 ve 149/b maddeleri, "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini" düzenlemekte olup, bu hükümlere göre, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında "şekli mecburi takip arkadaşlığı" olduğundan, ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı bulunduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.