Aynı takibe ilişkin olarak alacaklının ikame ettiği itirazın iptali davasında verilen hüküm ile buna dayanak takipte istenilip itirazın iptali davasının müddeabihinin içinde yer alan "işleyecek faiz miktarına" ilişkin menfi tespit istemli davanın dayanağı olan olay ve olgular aynı olduğundan ve işleyecek faiz oranı, itirazın iptali davasında verilen karar ile kesinleştiğinden, bu miktarın başka bir mahkemede menfi tespit istemiyle yeniden tartışılmasının kesin hüküm nedeniyle mümkün olmadığı- "Menfi tespit davasının "hukuki yarara" ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerektiği ve direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı" şeklindeki görüş ile; "Ödeme emrinde açıkça işleyecek faize itiraz edilmemiş olması nedeniyle itirazın iptali davasını gören mahkemece bu hususa girilerek hüküm tesisinin mümkün olmadığı, işleyecek faizin bu yönde ödeme emrine süresinde yapılmış bir itiraz olmadığından takip hukuku anlamında kesinleştiği ancak bu durumun maddi anlamda kesin hüküm kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, borçlunun takipte kesinleşen faizle ilgili menfi tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra mahkemesine arzedilen hususların ivedi işlerden sayılacağı ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanacağı (-6352 s. Kanunla değişik- İİK. mad. 18/1) İtirazın 1086 sayılı HUMK. döneminde yapılmış ve tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu dikkate alındığında, artık gider avansı yatırılmaması nedeni ile davanın (talebin) reddine karar verilemeyeceği (HMK. mad. 114/g, mad. 448)-
Eser sözleşmesi gereği kesilen nakdi teminatın iadesi istemi- Fesih ve İbra Protokolünde nakti teminatın ya da nakti teminat yerine verilecek teminat mektubunun bir sene sonra iade edileceğinin düzenlenmediği- Nakti teminatın, davacı çalışanlarının işçilik hakkı alacaklarını davalıdan talep etmelerine karşılık davalıda kalmasına karar verildiği anlaşılmış olup taraflar arasında aktedilen sözleşme, karşılıklı mutabakat ile feshedildiğinden sözleşme maddelerine göre inceleme yapılmaması ve protokolün esas alınması gerektiği- Davalı, davacının işçilerinin kendilerine dava açtıklarını, belirli ödemeler yapıldığını ve derdest davalar olduğunu, davacı ise davalı tarafından sunulan dosyalardaki çalışanların sigortalı çalışanları olmadığını ileri sürmesine rağmen mahkemece, nakti teminatın iade edilmemesi nedeni olarak gösterilen dosyalar celp edilerek belirtilen dosyalardaki işçilerin davacı çalışanı olup olmadığı, davacı çalışanı ise davaların iş bu dava konusu sözleşme kapsamındaki işçilik alacakları için açılıp açılmadığı, davacı çalışanları ve dava konusu sözleşme kapsamında açılan davalar ise ödenen bedelin ne kadar olduğu araştırılmadan sözleşme ve fesih protokolündeki teminatın iade şartları oluşmadığı, zamanaşımı süresince de işçilerin davalar açabileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece davalının delil olarak sunduğu dava ve icra dosyalarının aslının ya da onaylı örneklerinin celp edilerek, dosyalardaki kişilerin davacı çalışanı olup olmadığı, işçilerin nakti teminat kapsamındaki dava konusu sözleşmeye yönelik işteki alacakları için dava açıp açmadıkları araştırılıp davacı çalışanı değilse ya da dava konusu sözleşme kapsamındaki işçilik alacağı için açılan bir dava yok ise davanın kabulüne, davacı çalışanı ise ve dava konusu sözleşmeden kaynaklı açılmış kesinleşen ve derdest dosyalar var ise hep birlikte değerlendirilip davalının iade etmesi gereken nakdi teminat olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu alacağın tahsil edilerek infazen dosya borcunun kapatıldığı anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının konusuz kaldığı-
2. HD. 09.12.2024 T. E: 2421, K: 9646
4. HD. 24.04.2023 T. E: 2021/26744, K: 5517
Üçüncü kişinin icra mahkemesinde, taşınmazı hacizden önceki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanarak işgal etmekte olduğunu ispat etmekle yükümlü olduğu (m.135,Il c.1), üçüncü kişi taşınmazı işgal etmekte haklı bulunduğunu hacizden (ya da ipotekten) önce yapılmış resmi bir belge ile örneğin; kiracı olduğunu hacizden önce tapuya şerh verilmiş bir kira sözleşmesi ya da hacizden önce noterde düzenlenmiş veya onaylanmış bir kira sözleşmesi ile ispat ederse, icra mahkemesinin tahliye emrinin iptaline karar vereceği- Taşınmaz üzerindeki haczin 18.06.2019 tarihinde tescil edilmiş olduğu, tahliyesi istenen taşınmaza ilişkin belgenin adi yazılı kira sözleşmesi olduğu, tapuya şerh edilmediği, kira ilişkisinin hacizden önce noterde düzenlenmiş veya onaylanmış bir kira sözleşmesi ile de ispat edilemediği gerekçesi ile ispatlanamayan şikayetin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Kesinleşen ortaklığın giderilmesi davasından sonra, paydaşlardan birinin dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının kendisine ait olduğunu ileri sürerek açtığı davanın, mukdesatın tespiti niteliğinde değil, mukdesat bedeli sebebiyle davalıların hisselerine düşen miktarın fazla kısmı bakımından sebepsiz zenginleştikleri iddiasına dayalı eda nitelikli alacak davası niteliğinde olduğu, sebepsiz zenginleşmeye dayananın dava hakkı ve zamanaşımı başlangıç tarihinin ortaklığın giderilmesine onu taşınmazın satışının yapılıp bedelinin taşınmaz maliklerine ödendiği tarihte başladığı-
4. HD. 29.05.2023 T. E: 2022/2240, K: 7102
İptal davasının hukuki niteliği itibariyle dava konusu malın aynına ilişkin olmayıp, şahsi bir dava olduğu, bunun doğal sonucu olarak da dava ve tasarrufa konu mal devir alanın mal varlığından çıkartılarak borçlunun mal varlığına iade edilmeyeceği; sadece alacaklıya malın bedelinden alacağını alma imkanı sağlayacağı- İptal davasının amacının, İİK-277. ve devamı maddelerinde öngörüldüğü gibi borçlunun mevcudunu azaltmaya yönelik tasarruflarını iptal ettirmek olduğu- İİK.nun 283. maddesi hükmüne göre iptal davasının konusu taşınmaz mal olduğu takdirde, davalı 3. şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan bu taşınmazın haciz ve satışı istenebileceği- Aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3. kişinin aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebileceğ, çünkü dava şartlarından birisinin de tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması gerektiği- Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatının çözümlenmesi gerektiği, bu nedenledir ki 3. kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerektiği- Tasarruf iptali davalarında davacının gerçekten alacaklı olmadığına ilişkin 3. kişilerce ileri sürülen savunmanın bu davalarda tartışılamayacağına ilişkin düşüncenin kabulüne olanak bulunmayıp, bu düşüncenin; hukukun temel ilkelerinden olan, iki kişinin 3. kişi aleyhine açık veya zımni biçimde anlaşmasının 3. kişiyi bağlamayacağı prensibine de aykırı olacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.