Davacının kazadaki yaralanmasına ilişkin olup da dosya kapsamında yer almayan tüm tedavi belgelerinin toplanması; daha sonra, en yakın üniversite hastanesinin adli tıp anabilim dalı başkanlığından, kaza ile illiyet bağı kuracak şekilde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik ve ekindeki cetvellere göre yetkili Sağlık Kuruluşundan davacının maluliyetini belirleyen denetime elverişli rapor alınması ve oluşacak sonuca göre davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak (yeni maluliyetin yüksek çıkması halinde, önceki maluliyet oranı ve eski hesap verileri kullanılarak) karar verilmesi gerekeceği- Hükme esas alınan kusur raporu ile kaza tespit tutanağı çeliştiğinden, bu hali ile eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olduğundan, İtiraz Hakem Heyetince, soruşturma dosyasının tümü (bir kısım belgeler dosyada) getirtilerek, kaza tespit tutanağı, Hakem yargılamasında alınan trafikçi bilirkişi tarafından tanzim edilen kusur raporu irdelenmek suretiyle, İstanbul Teknik Üniversitesi Ulaştırma Ana Bilim Dalından oluşturulacak Heyetten, kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretine ilişkin olarak ilgili mevzuat uyarınca maktu vekâlet ücretinin altında kalmamak kaydıyla asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin 1/5’i oranında vekâlet ücreti yerine nispi ve tam vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İİK'nın 61. maddesi gereğince takip belgeye dayanıyorsa belgenin tasdikli bir örneğinin ödeme emri ile birlikte borçluya tebliğ edilmesinin zorunlu olduğu- Davalının cevap dilekçesinde şikayete karşı çıkmış olması sebebiyle davacının talebi olmadığı halde lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davacı dava dışı sigortalısına ödediği tazminatı sorumlu davalılara rücu etmekte olup taraflar arasında tüketici işlemi ve sigorta akdi de bulunmadığından ve davacının sigortalısı ile davalı şirket arasında kira ilişkisi olduğundan HMK. mad. 4/1-a uyarınca kira ilişkisinden kaynaklanan bu uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği-
Usuli müktesep hakkın, bir davada taraflar, mahkeme ve Yargıtay tarafından yapılmış ve istisnalar kapsamında olmayan bir işlemle taraflardan biri lehine doğmuş, uyulması zorunlu olan hakkı ifade ettiği- Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararını uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış bir hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli müktesep hak gerçekleşebileceği-
2. HD. 19.11.2024 T. E: 411, K: 8777
Tarafların dava ve taraf ehliyetine sahip bulunması dava şartları arasında olup mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği- Davalı hakkındaki sağlık kurulu raporu göz önüne alındığında, davalının vesayet altına alınmasını gerektiren bir durum olup olmadığı uzman heyet raporu ile belirlenerek davalının taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı araştırılıp, sonucuna göre usulüne uygun biçimde taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılama yapılması gerekeceği-
Takip dayanağı ilamda; borçluların müşterek ve müteselsil sorumluluğuna karar verildiğinden ve dosya borcu diğer borçlunun banka hesaplarına konan hacizler nedeniyle ödendiğinden, müşterek müteselsil borçlu sıfatıyla ödeme yapan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın iç ilişkide adına ödediği miktarlar için diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu-
İtirazın iptali davası bozmaya uyularak-
Milli Eğitim Bakanlığı adına İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nce dava açılması temsilcide hata olarak düşünülse bile dava hazine vekili tarafından takip edilmekle anılan bu eksiklik tamamlanmış olduğundan, davacının "aktif husumet ehliyeti" bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalının, davacı ... Gazetesinde gazeteci olarak çalışmakta iken iş akdinin feshedildiği, işten çıkarılmasının akabinde 08.01.2014 tarihinde "..." isimli adresten şirket çalışanlarına ve diğer medya organlarında çalışan birtakım gazeteci, yazar ve akademisyenlere göndermiş olduğu "...Bu kez üzüntüm Türk Medyası ve ... Gazetesi için. Ne yazık ki ..., son dönemde gazetecilik anlayışıyla birlikte saygınlığını ve etkisini kaybetti. Özellikle son bir yılda propaganda aracına dönüşüp çıkmaz sokağa girdi. Farklı görüşlerin sesi kesildikçe de marka değeri yok oldu. Artık ... Gazetesinin uluslararası saygınlığı ve etkisi de kalmadı. ...'a veda ederken "Yazık oldu Türk basınına. Yazık oldu ...'a diyorum." Medya dünyamızın üstüne öyle karabutlar çöktü ki saygın gazetecilik bayrağını ayakta tutmaya çalışan bir çok gazeteci adeta kurşuna dizildi. Ben de Türkiye' nin sürüklendiği karanlık yoldan mutlaka çıkacağına ve Türk medyası için de güneşin doğacağına yürekten inanıyorum." şeklindeki mail ve aynı içerikli facebook paylaşımının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği iddiası ile eldeki dava açılmış ise de söz konusu yazıda kullanılan söz ve ifadeler ile davalının, eleştiri hakkını kullandığı, Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında da benimsendiği gibi, demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi, bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olup, yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul ettiği, davalı tarafından sarf edilen söz ve ifadelerin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.