İ.lı işlemin ispatında genel hükümlerin uygulanması gerektiği, inançlı işlem nedeniyle iade, tazminat veya sözleşmenin feshini isteyen tarafın iddiasını ispat etmek zorunda olduğu- İ. ilişkisinin kural olarak ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği- Davacı tarafın inançlı işlem iddiasına dayanak bir yazılı belge sunamadığı gibi evlilik içinde olsa dahi yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de olmadığına ve bu durumda tanık deliline dayanılamayacağı, tanıkla ispat mümkün olamayacağı, davacı vekili yemin vermeyeceklerini, yemin teklifinde bulunmayacaklarını imzalı beyanı ile bildirdiğine göre mahkemece davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu bono ''nakden'' kaydını taşıdığı halde her iki tarafın da bononun nakden düzenlenmediği hususunda birleştikleri, böylece somut olayda çift taraflı talilin söz konusu olduğu, çift taraflı talilde ispat külfetinin yer değiştirmeyeceği, bu durumda mahkemece ispat külfetinin davacıda olduğu gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Uyuşmazlığa konu edilen eşyaların iddia ve savunmalar doğrultusunda alım tarihleri ve nitelikleri ile yıpranma durumları, parasal değer taşıyıp taşımadıkları ve miadlarının dolup dolmadığı hususlarının belirlenerek karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık; zamanaşımı süresi dikkate alınarak 10.01.2009-31.12.2013 tarihleri arası tanık beyanlarına göre hesaplanan fazla çalışma ile genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alındığı eldeki davada, tanıkların davacı ile birlikte çalıştığı süreyi aşan kısmın davacı tarafından eda edilen yemin ile ispatlandığının kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır..
İmza incelemesi yapılabilmesi için öncelikle bono aslının ibrazı gerektiği, taraflarca bono aslının karşılıklı olarak birbirlerinde olduğu ileri sürüldüğü, bu durum karşısında bono alacaklısı davalıya HMK. mad. 220/2 gereğince yemin teklif edildiği, davalının yeminli beyanında bono aslının kendisinde olmadığını davacıya verdiğini belirttiği, davacı yanca bono aslının dosyaya ibraz edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında usulsüzlük olmadığı-
Çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinden ve B.K. 182/2. Maddesi gereğince aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiğine ilişkin yasal karine mevcut olduğundan, bu karinenin aksinin yazılı delille kanıtlanması gerektiği- İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit ve istirdat davalarının, davalının ikametgahı ya da icra takibinin yapıldığı yer mahkemesinde açılabileceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, Medeni Kanun'un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği, söz konusu yasa maddesinin buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, aksine düşüncenin kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olacağı, oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyetin korunmadığı, daima mahkum edildiği, nitekim uygulama ve bilimsel görüşlerin bu yönde geliştiği ve kararlılık kazandığı-
Yemin teklif etme olanağına sahip olabilmesi için icra mahkemesince borçluya menfi tespit davası açması için mehil verilemeyeceği
Dinlenen tanıkların yeniden dinlenmek suretiyle; davacının dava dilekçesinde bahsettiği olayların açıklığa kavuşturulması, gerekirse konularına göre dinlenecek uzman kişilerin bilgilerine başvurulması, kendilerinden rapor alınması durumun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK.nun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.