Dava konusu edilen işçi alacaklarının hesabına esas ücret miktarı belirsiz olup, ücretteki belirsizlik alacakların miktarını etkileyeceğinden dava konusu edilen alacakların belirsiz olduğunu kabul edilmesi gerektiği- Davanın kısmi dava olarak açıldığı, bilirkişi raporundan sonra davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bazı alacakların miktarını arttırdığı görülmekle, dava, karar ve Özel Daire bozma karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 109/2 uyarınca alacaklar belirsiz olduğundan davacının kısmi dava açmasının mümkün olduğu- Davalı banka "bordrosu sunulan işçilerin aynı ünvanda kadro tanımlaması olmadığından muadili olan ve davacı ile aynı işi yapan, aynı özellikte emsal işçi tanımlaması ile işe devam ettiklerini" belirterek ek rapora itiraz etmiş olduğundan, sendikanın bildirdiği ücretin emsal ücret olamayacağı, öncelikle davalı Banka vekilince bordroları sunulan işçilerin davacının emsali olup olmadığı ile ilgili olarak bu konuda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak bu işçilerin davacının emsali işçi olmadıklarının anlaşılması hâlinde, geçersizliği tespit edilen fesih tarihi olan ile davacının işe başlatılmayarak iş sözleşmesinin feshedilmiş sayıldığı tarih arasındaki süreçte davalı işyerinde ücret ve ekleri yönünden genel artış yapılıp yapılmadığı sorularak varsa buna ilişkin kayıtların getirtilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Geçersiz sayılan fesih tarihini izleyen dört aylık süre esas alınarak hesaplanması gereken boşta geçen süre ücreti mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda davalının kabulünde olan aylık brüt 857,00TL üzerinden hesap edilmiş olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyizi olmadığı, kararın davalı Bankanın temyizi üzerine davalı lehine bozulduğu dikkate alındığında, yapılacak emsal ücret araştırması ile belirlenecek ücret düzeyine göre hesaplama yapılırken (yapılan araştırma sonucunda tespit edilecek ücretin davalının kabulünde olan miktarın üzerinde olması hâlinde) bu hususta davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu-
Y.li kanıt bulunmadığı gerekçesi ile verilen beraat kararları şikâyetin haksız olduğu anlamına gelmediği gibi davalının şikâyeti yeterli belirtiye (emareye) dayandığından, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Mahkemeler verdikleri kararlarla uyuşmazlığı yargısal anlamda sona erdirmeleri sebebiyle, davanın taraflarının mahkemenin ulaştığı sonuca ne şekilde ulaştığını anlayabileceği bir gerekçenin bulunması, bu gerekçenin hükümle neden sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık ve anlaşılabilir niteliğe sahip ve gerekçenin çelişkili olmaması gerektiği-
Vekilin, vekalet görevini yerine getirirken işleminin haksız eylem oluşturması halinde sonucuyla bizzat sorumlu olacağı, vekil edenin katkısı bulunduğunda, vekalet verdiği için değil, haksız eyleme katıldığı için ayrıca sorumluluğuna gidilebileceği–
22. HD. 10.10.2018 T. E: 2017/15213, K: 21676-
Dava konusu tutukluğunun devamına ilişkin karar ile davacının yaşam hakkının tehlikeye düşürüldüğü; koruma tedbiri ile öngörülen amaç dışında sonuçlar meydana geldiği; eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı ve yeterli gerekçe de gösterilmediği, masumiyet karinesinin göz ardı edildiği; bu durumun, yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı olduğu ve ağır kusur oluşturduğu; HUMK'un 573/2. maddesi uyarınca da, davalıların sorumluluklarını gerektirdiği-
Fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı-karşı davalı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını ve hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından fazla çalışma ve genel tatil alacakları belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilebileceği - Kıdem, yıllık izin ücreti, ücret alacakları bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı çalışma süresini, ne kadar yıllık izin kullandığını, en son ödenen ücreti ve alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebildiği, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğundan   kıdem, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
Davacıya bir ay süre ile geçici çıkarma kararı verildiği, ister daimi ister geçici olsun davacıya uygulanan disiplin işleminin ceza olduğu ve kesinleşmedikçe de icrasının düşünülemeyeceği, yanlışlıkla uygulanmış olmasının da sonuç doğurmayacağı, verilen cezanın dernek hiyerarşisinde son merci olan genel kurulda götürülüp değerlendirilmedikçe kesinleşmiş kabul edilemeyeceği, davanın konusunu oluşturan kararın disiplin kurulu kararı olduğu, Dernek Genel Kurulunca alınmış bir kararın bulunmadığı, disiplin kurulunun kararına karşı da dava açılamayacağı-
Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı şikayet hakkının kullanımı için yeterli olup, şikayet dilekçesinde olayın akış şekline uygun düşmeyen veya kişinin kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir anlatım biçimi mevcut olmayan durumlarda, şikayet hakkının yasal sınırlar içinde kullanıldığının kabul edilmesinin gerekeceği-
Yargılama sırasında dinlenen tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalıların şikayet hakkını kullandıklarını gösteren yeterli emare mevcut olduğundan davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleşmiş olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.