Sözleşmenin imzalanmasından sonra idare ile yüklenici arasında özel hukuk ilişkisi doğmuş olacağından ve buna ilişkin uyuşmazlık adli yargı mahkemelerinde çözümleneceğinden iptal kararının taraflar arasında imzalanmış sözleşme hükümlerini değiştirmiş sayılması gerektiği ve adliye mahkemelerinin de buna uygun işlem yapmak zorunda olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkarılamayacağı; aksine bir kabul yargı yolu kurallarına aykırı olduğu kadar Borçlar Hukuku düzenlemelerine, tarafların sözleşme ile bağlılığı ilkesine de aykırı bir sonuç olacağı-
Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterli olup; bu olgu veya emareye dayanılarak, orta düzeydeki başka bir kişinin de böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve şikayet hakkını kullanmasının uygunluğu olduğu durumlarda kişilik haklarının zarar gördüğünün söylenemeyeceği-
Davacının sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yaralanabileceği tarihi, çalışma süresini, en son ödenen ücreti, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, ödenmesi gereken ilave tediye ve ikramiye tutarını işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumda olduğu, şu halde, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı ilave tediye alacağının belirsiz alacak olmadığı- Kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacakları bakımından davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri ve ödenmemiş aylık ücret alacağı miktarını belirleyebilecek durumda olduğu, taraflar arasında, alacağın varlığı veya miktarı noktasında varolan uyuşmazlıkların, söz konusu alacakları belirsiz alacak haline getirmeyeceği, anılan sebeple, talebe konu kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacaklarının belirsiz alacak olmadığı-
Haksız şikayet nedeni ile manevi tazminat istemi-
İşbölümü ilk itirazının kabulü ile gönderme kararı verilmesi üzerine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında yazılı 10 günlük sürenin hesabında, yüze karşı verilen ve usulünce tefhim edilen kararlarda, kararın verildiği günün nazara alınacağı; bir başka ifadeyle, 10 günlük yasal sürenin, gönderme kararının verildiği gün başlayacağında kuşku ve duraksama bulunmadığı, gönderme kararı 26.06.2001 tarihinde taraf vekillerinin yüzüne karşı verilmiş ve usulen tefhim edildiği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193/3 ncü maddesinde yazılı on günlük süre, kararın verildiği 26.06.2001 günü başlayıp, 05.07.2001 günü mesai saati bitiminde dolmuş olmasına karşın; davacı vekilinin, 06.07.2001 havale tarihli dilekçe ile, bu süre geçirildikten sonra başvuruda bulunduğu anlaşıldığından, Yerel Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına dair verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olacağı-
Davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak kurumu gözönünde bulundurulmaksızın, bozma sonrası ilk karardakinden daha fazla maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu gibi, usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durumun da bulunmadığı- Davacının ilk bozma kararından önce hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranı %19,2 olmasına karşın, davalı vekilinin temyizi üzerine, bozma kararından sonra hükme esas alınan rapordaki maluliyet oranının %16,2 olduğu hususu gözönüne alındığında, davacı açısından değerlendirilmesi gereken değişen-gelişen durumun da olmadığı- Bozma kararından sonra maluliyet oranı değiştiği gibi karar tarihine yakın tazminata esas ücretin asgari ücrete oranının da değiştiği, ek dava olduğu için usuli kazanılmış hakkın bulunmadığı, zararın öğrenilmesine esas kusur ve maluliyet oranının 2008 yılı ve bozma sonrası belirlendiğine ve bu tarihlere göre on yıllık zamanaşımı dolmadığından direnme kararının uygun olduğu-
Haksız şikayetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise; kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Kıdem tazminatı,yıllık ücretli izin alacağı, asgari geçim indirimi yönünden yapılan değerlendirmede; davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem tazminatı farkı ,yıllık ücretli izin alacağı ve asgari geçim indirimi gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekeceği-0 Dosya kapsamında dinlenilen tüm tanık beyanları bir arada değerlendirildiğinde, davacının fazla mesai yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığı hususunda net ve ispata yönelik beyanlarının bulunmadığının, beyanların iddiaların ispatı bakımından kanaat edindirici mahiyette olmadığının anlaşıldığı, dosya kapsamında da davacının fazla mesai yaptığı ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını kanıtlar başkaca bir delil de bulunmadığından, davacının fazla mesai ve ulusal bayram ve genel tatil ücreti taleplerinin reddi gerekeceği-
Haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat-
Reşit olmayan çocukların babalarının değiştirdiği soyadını reşit olana kadar kullanmaları zorunlu ve reşit olmadan açılan dava, ancak reşit olana kadar onları bağlayacağına göre, reşit olduktan sonra şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarını kullanabilecekleri ve soyadının değiştirilmesini isteyebileceklerinin, kabulünün gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.