Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceği, mahkemenin; duruşma gününü, kararını, bozma ilamını ve direnme kararını taraflara kendiliğinden tebliğ etmesinin ve taraf teşkilini sağlamasının usulün amir hükmü gereği olduğu-
Davalının mazeretinin kabul edilerek, duruşma tutanağının ekli pulla kendisine tebliğine karar verildiği halde, ara karar doğrultusunda davalıya duruşma tutanağının ve yeni duruşma gününün tebliğ edilmediği, kararın verildiği ve ondan önceki oturumlara davalının katılmadığı ve kararın yokluğunda verilerek savunma hakkının kısıtlandığı ve HMK. mad.186/1 doğrultusunda taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmiş ve davalı tarafa son söz hakkı da verilmemiş olduğu anlaşıldığından davalıya usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliğ edilmesi, ondan sonra hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken mazereti kabul edilen davalıya yeni duruşma günü tebliğ edilmeden karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Duruşma gününün UYAP'tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenleme bulunmadığı-
K.maraş 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı ile sanığın bilinen son adresinin K.maraş İcra Ceza Mahkemesi'nin yargı çevresi dışında olduğu, bu nedenle sanığın savunmasının alınması amacıyla ilgili Mahkemeye talimat yazılması gerektiği halde, sanığın bilinen en son adresine doğrudan tebligat yapıldığından bahisle itirazın kabulü ile birlikte ve sanık hakkında atılı eylem nedeniyle tazyik hapsi uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, sanığın savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından, anılan eksikliğin tamamlanabilmesi için itirazın kabulüne ilişkin karar ile dosyanın K.maraş İcra Ceza Mahkemesine gönderilmesi gerektiği-
İİK.'nin 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneğinin borçluya, alacaklıya ve tapu kaydındaki ilgililere (vasiye) tebliğ edilmesi gerekeceği- Satış ilanının tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Anılan madde uyarınca satış ilanının vasiye tebliği zorunlu olup bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu- Tebligatın, savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlı olduğu- Tebligat Kanunu m. 39'un konuluş nedeninin, tebliğ muhatabı ile tebliği onun adına kabule yetkili olan kimsenin arasında husumet varsa, bu kimselerin aldığı tebliğ evrakını tebligat muhatabına vermeyecekleri endişesi olduğu- Bu nedenle bu maddeye aykırı olarak yapılan tebligatın usulsüz olacağı-
Savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası'nın 36. maddesi ile 6100 Sayılı HMKnun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenlerle, mahkemece duruşma açılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin, ilk derece mahkemesince MÖHUK uyarınca inceleme yapılmış ise de somut dosya yönünden "New York Sözleşmesi" hükümlerince değerlendirilmesi gerektiği-
Duruşma davetiyesinin bilâ tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Yasası hükümlerine göre duruşma davetiyesinin tebliği sağlanmadan duruşmaya devam edilemeyeceği–
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu- İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemeyeceği- İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemeyeceği- İbranamedeki irade fesadı hallerinin, bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerektiği ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemeyeceği- İbra sözleşmesinin, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olduğu; varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesinin mümkün olmadığı- İşçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcunnun ibraya konu olmasının düşünülemeyeceği- Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olduğu buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu- Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı- Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesinin geçerli sayılacağı- İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesinin ibra iradesinin bulunmadığını gösterdiği- İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği- İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmayacağı-
Davalı kuruma, birleştirilen dosyadaki dava dilekçesi ve cevap süresi uzatım kararı ve bozma sonrası verilen gerekçeli karar dışında herhangi bir tebligat çıkarılmadığı, hal böyle iken, davalı kurumun haberi olmaksızın yargılama sonlandırılarak savunma hakkının kısıtlanmasının doğru olmadığı- Tarafların iddia ve savunmalarının neden ibaret olduğu, ihtilaflı hususlar, hukuki uyuşmazlık, delillerin ne şekilde değerlendirildiği, birleşen davalı SGK ve asıl davalılar sürücü ve işleten bakımından davanın neden kabul edildiği, asıl davalı ... bakımından davanın neden reddedildiği açık olmadığından, bu hususun bozma nedeni olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.