İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağın likit ve belli olması, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olmasının yeterli olduğu-
Takibin 27.05.2016 tarihinde başlatıldığı, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinde geçen "Borç İbra Protokolü" başlıklı belgenin ise 29.09.2016 tarihinde takipten sonra düzenlendiği, bu nedenle takipten sonra düzenlenen bu belgenin borca itiraz tarihi itibari ile var olmadığı, takibin kesinleşmesinden sonraki itfa kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
İtirazın iptali davası-
Senetle mal ve hizmet teslimi karşılığı verildiği, davalı tarafından yapılan işe ilişkin olarak düzenlenen faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturanın davacı kayıtlarında olması karşısında davalının teslim iddiasını kanıtladığı, davalı yetkilisinin dava konusu mal ve hizmeti davacıya teslim ettiğine dair yemini eda ettiği gerekçeleriyle menfi tespit davasının reddine ve davacı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Teminat artış zeyilnamesi yapılmadığından dolayı, davalı işletene ait aracın karıştığı trafik kazası sonucu yaralanan 3. kişiye davacı Güvence Hesabı tarafından ödenen tazminatın, rücuen tahsili istemi-
Taraflar arasında iş bedeli kararlaştırılmamış ise, iş bedelinin, işin yapıldığı zamanki serbest piyasa rayiçlerine göre, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemece saptanması gerekeceği; alacak miktarı yargılamayı gerektirdiğinden, inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
HUMK. nun 388 maddesi gereği hükmün infazda tereddüt yaratmayacak bir biçimde açık şekilde kurulması gerekir. Yerel mahkeme hükmünde asıl alacak ve faizden oluşan toplam miktara hükmedilmiş ise de, hüküm fıkrasında hükmedilen miktarın ne kadarının asıl alacak ne kadarının faiz olduğu açıklanmamıştır. Hükmün devamında ise; “asıl alacağa takipten itibaren faiz yürütülmesi” biçiminde hüküm kurulmuştur. Takipteki asıl alacak miktarı ile yerel mahkemenin gerekçesinde ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporundaki asıl alacak miktarı farklı olduğundan, hükümde bu yönlerin açıkça gösterilmesi gerekip, mahkemece bu yönler gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.