HUMK. nun 388 maddesi gereği hükmün infazda tereddüt yaratmayacak bir biçimde açık şekilde kurulması gerekir. Yerel mahkeme hükmünde asıl alacak ve faizden oluşan toplam miktara hükmedilmiş ise de, hüküm fıkrasında hükmedilen miktarın ne kadarının asıl alacak ne kadarının faiz olduğu açıklanmamıştır. Hükmün devamında ise; “asıl alacağa takipten itibaren faiz yürütülmesi” biçiminde hüküm kurulmuştur. Takipteki asıl alacak miktarı ile yerel mahkemenin gerekçesinde ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporundaki asıl alacak miktarı farklı olduğundan, hükümde bu yönlerin açıkça gösterilmesi gerekip, mahkemece bu yönler gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İtirazın iptali davası-
"Tebliğ mazbatasındaki imzanın kendisine ait olmadığını" ileri süren borçlunun bunu ispat etmesi gerektiği- (Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı) Bilirkişi raporlarında "imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda bir kanaat bildirmenin mümkün olmadığı" sonucuna ulaşıldığından, mazbatadaki imzanın kendisine ait olmadığı hususunun borçlu tarafından ispatlanamamış olduğu-
Araç sürücüsünün tam kusuru ile sebebiyet verdiği zararı güvence yönetmeliği ve mevzuat gereği ödemek durumunda kalan davacının yine yönetmelik gereği ödediği tazminatı, araç sürücüsünün mirasçısı olan davalılara rücu edilebileceği-
Davalı taşınmazı cebri icra yoluyla tahliye ettiğini iddia etmiş ise de buna ilişkin delillerini ibraz etmemiş olup, mahkemece tarafların tahliyeye ilişkin delillerinin araştırılıp toplandıktan ve taşınmazın kiralanmasına ilişkin ihale evrakları getirtildikten sonra taşınmazın tahliye tarihi belirlenerek davalı kiracı olan tarihine kadar ki kira bedelinden sorumlu olacağından bu tarihe kadar olan kira borcu üzerinden davalının itirazının iptaline karar vermek gerektiği-
İİK.nın 269/2 maddesi hükmüne göre borçlunun, itirazında kira akdini açık ve kesin olarak reddetmezse akdi kabul etmiş sayılacağı-
19. HD. 19.12.2019 T. E: 2018/845, K: 5621-
Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz durumunda, dava şartı olduğundan, öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekeceği-
Alacağın masaya kabulü sonucunda davanın konusu kalmadığı, müflis bankanın faturadan kaynaklanan borcunu ödemeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı- İflas kararı verilmesiyle birlikte Fon'un talebi üzerine icra hukuk mahkemesince atanan iflas idare memurları, müflis bankanın yasal temsilcisi konumunda olup dava açılmasında kusurlarının bulunup bulunmamasının eldeki dava bakımından bir önem arzetmediği- 5411 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların her türlü harçtan muaf olduğu, davalı müflis bankanın harçtan muaf olduğu gözden kaçırılarak yargılama giderleri içerisinde maktu harçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gibi davacıya iadesine karar verilen fazla harcın yeniden yargılama giderlerine dahil edilerek mükerrerliğe yol açacak şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.