İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı asıl borçlunun gösterildiği dikkate alındığında, ipotekli taşınmazlardan birinin maliki olan davacı kefilin menfi tespit davası açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı- Ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının temerrüdünün oluştuğu, davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla yapılan icra takibinin hâlen derdest olduğu, eldeki davaya konu takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderildiği, takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait taşınmazın da bu taşınmazlar arasında olduğu, davalı bankanın TMK.'nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil, "rehin veren üçüncü şahıslar" hanesinde gösterdiği- İİK 149 ve 149/b maddeleri, "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini" düzenlemekte olup, bu hükümlere göre, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında "şekli mecburi takip arkadaşlığı" olduğundan, ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı bulunduğu-
Üzerinde baskı tarihi yer alacak olan çeklerin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, bankaların o çeke ilişkin kanuni ödeme sorumluluğunun sona ereceği- Sözleşmede davacı bankanın çek depo talebinde bulunabilmesi için net ve açık bir şekilde “çek depo talebi” yazılmamış olduğu, çeklerin de 3167 sayılı kanunun 14.12.2009 tarihinde kabul edilen 5941 sayılı yeni çek kanunu (2009) ile yürürlükten kaldırılan ve aradan 9 yıl gibi bir zaman geçmesi nedeniyle talep edilmemiş olması açıklamalarında da KAYIP yazılı olması nedeniyle davacı bankanın çek depo talebinde bulunamayacağı-
Ticari kredi sözleşmesinden doğan ve tahsil edilen komisyonun iadesi talebine-
Senede yazılan «% 80 oranında temerrüt faizi, % 10 gecikme zammı, % 10 vekalet ücreti ödeneceğine» ilişkin kaydın «bono» niteliğine etkili olmayacağı ve yazılmamış sayılacağı—
6098 sayılı TBK' nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden sonra akdedilmiş olan sözleşmeler yönünden genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına dair ilkeler doğrultusunda sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve tebliğ hükümlerine göre gerekli ilan ve yayımlar yapılıp yapılmadığının değerlendirilerek ortaya çıkan boşluğun doldurularak varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerektiğinden mahkemece, değerlendirme yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Alacak davası-
Ticari taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinde bulunan hüküm nedeniyle rehnin başka sözleşmelerden doğan alacakların teminatı da olduğu, takipte talep edilen gayrinakdi alacakların dayanağı sözleşme genel kredi sözleşmesi olup depo talep edilip edilemeyeceği hususunda bu sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerekeceği, taraflar arasında yapılan genel kredi sözleşmesinde gayrinakdi alacaklara ilişkin depo talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, Bölge Adliye Mahkemesince bu husus gözden kaçılarak verilen kararın bozulması gerekeceği-
İtirazın iptali davası-
Dava, davacı tarafından davalı bankadan kullanılan ticari taşıt kredisinin erken kapatılması nedeniyle ödenen komisyon bedelinin iadesi istemine ilişkindir...
İtirazın kaldırılması talebinin reddi ve itirazın kaldırılması kararlarının temyiz edilebilirlik niteliğinin tespitinde asıl alacak miktarının esas alınacağı- Direnme kararının verildiği 22.06.2022 tarihinde temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı 107.090,00 TL olmakla uyuşmazlığa konu asıl alacak miktarı (90.495,55 TL) dikkate alındığında 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti olmadığı- "Borçlu vekilinin temyiz sebepleri gözetildiğinde uyuşmazlık konusu miktar toplam 90.495,55 TL asıl alacak ve asıl alacağın % 20'si oranında icra inkâr tazminatının ilişki olduğu, uyuşmazlık konusu değerin İİK m. 364/1'de belirtilen kesinlik sınırını geçtiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.